Sohbet

Welcome to Ilahi-Ezgi - Manevi Dünyanız. Please login or sign up.

25 Kasım 2024, 08:30:55

Login with username, password and session length

Üye
  • Toplam Üye: 4,298
  • Latest: mdeniz
İstatistikler
  • Toplam İleti: 118,459
  • Toplam Konu: 13,897
  • Online today: 110
  • Online ever: 2,613
  • (21 Ocak 2020, 20:27:20)
Çevrimiçi Üyeler
Users: 2
Guests: 85
Total: 87
kardelen01
Google (3)

En Son Konular

Bilal Tekcan - Sevgiliye 2004

Başlatan Mehmedim, 09 Haziran 2012, 16:58:14

« önceki - sonraki »

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

09 Haziran 2012, 16:58:14 Last Edit: 22 Şubat 2021, 22:22:27 by hasanyöndem
Bilal Tekcan - Sevgiliye 2004 - 320 Kbps + Wav
10 / 00:00:51:12 / 117,20 MB



Bilal Tekcan - Sevgiliye 2004 - 320 Kbps (10 / 51:12)
---------------------------------------------------------------------------
Bilal Tekcan - 01 Sevdadan Kaçılmıyor 04:19
Bilal Tekcan - 02 Leyla 04:42
Bilal Tekcan - 03 Noksanım 07:14
Bilal Tekcan - 04 Huzurevi 06:20
Bilal Tekcan - 05 Savaşın Şehirleri 03:24
Bilal Tekcan - 06 Sevgiliye 07:28
Bilal Tekcan - 07 Şehit Babam 04:00
Bilal Tekcan - 08 Gökyüzü Seranatı 06:49
Bilal Tekcan - 09 Büyük Çilekeş 02:38
Bilal Tekcan - 10 Dua 04:13
[hide thanked=1]


Bilal Tekcan - Sevgiliye 2004 - 320 Kbps




Bilal Tekcan - Sevgiliye 2004 - Wav


Bilal Tekcan - Sevgiliye 2004 - Wav

[/hide]

Paylaşım için Allah (c.c) razı olsun..


ALLAH (C.C) Razı Olsun kardeşim.
Paylaşım İçin Teşekkürler
Ellerinize ve  Emeklerinize Sağlık

Teşekkür ederim ALLAH razı olsun

kasette 10 parça yazıyor sayfada 9 tanesinin ismi var acaba noksan mı paylaşıma açıldı

Albümün çıkış tarihi, kapağı ve doğru eser sıralaması eklenmiştir. Paylaşım ve bilgilendirme için "dhandik" kardeşimize teşekkürler..

Gizli linklerin nasıl açılacağını öğrenmek için tıklayınız...



ALLAH (C.C) Razı Olsun kardeşim.
Paylaşım İçin Teşekkürler
Ellerinize ve  Emeklerinize Sağlık



Sessizlik; söyleyecek sözü olmayanın değil, boş lafta gözü olmayanın işidir
http://merhametfm.blogspot.com.tr/

Allah razı olsun emeqinize saqlık teşekkürler
كُنْ فَيَكُونُ

Allah (C.c.) Tüm Müslümanlardan Razı Olsun İnşaallah...

ALBÜM KASETİ BENDEN ÇEKİM KAYIT OKT 337 DÜZENLEME ALİ OSMAN İYİ DİNLEMELER

ALLAH (C.C) Razı Olsun Kardeşim, sonsuz Teşekkürler.



Minareler süngü, kubbeler miğfer, Camiler kışlamız, müminler asker, Bu ilahi ordu dinimi bekler, Allahu Ekber, Allahu Ekber.

Allah razı olsun teşekkür ederim

Alıntı yapılan: gelgit - 30 Ocak 2021, 22:58:08
ALBÜM KASETİ BENDEN ÇEKİM KAYIT OKT 337 DÜZENLEME ALİ OSMAN İYİ DİNLEMELER

ALLAH (C.C) Razı Olsun kardeşim.
Paylaşım İçin Teşekkürler
Ellerinize ve  Emeklerinize Sağlık

Emeği Geçenlerden ALLAH Razı ve Memnun Olsun...
☾☆ Mekke'ye Hasret Gönüller İçin, MEKKE FM ☆☽

owner  :  http://mekkefm.com/
owner  :  http://cansuyufm.com/
mail     :  mekkefm@msn.com
Merkez :  Sakarya

Allah razı olsun Emeğinize sağlık çok Teşekkür ederim

SEVDADAN KAÇILMIYOR
Bir efkâr var içimde gece gündüz dinmiyor
Gönlüm yüce dağlarda mümkün değil inmiyor
Bir sevgili seçmişim sevdiğimi bilmiyor
Nereye gidersen git sevdadan kaçılmıyor
Gönül öyle bir şey ki herkese açılmıyor
Nereye gidersen git sevdadan kaçılmıyor
Gönül öyle bir şey ki herkese açılmıyor
Gönül öyle bir şey ki herkese açılmıyor
İki sokak ötede ben yanına varamam
Ne var ne yok deyip de hatırını soramam
Şöyle alnından öpüp kollarıma alamam
Nereye gidersen git sevdadan kaçılmıyor
Gönül öyle bir şey ki herkese açılmıyor
Alıp başımı bir gün gitmek var bu şehirden
Gözden ırakta olup düşmek dudaktan dilden
Kopmak var şarkılardan kopmak bütün şiirden
Nereye gidersen git sevdadan kaçılmıyor
Gönül öyle bir şey ki herkese açılmıyor
Nereye gidersen git sevdadan kaçılmıyor
Gönül öyle bir şey ki herkese açılmıyor
Derviş olup yollarda adım adım yorulsam
Yüce dağ başlarında rüzgârlarla savrulsam
Ya da kızgın çöllerde kumlar gibi kavrulsam
Nereye gidersen git sevdadan kaçılmıyor
Gönül öyle bir şey ki herkese açılmıyor

LEYLA
Leyla Leyla baharda inci tanesi
Leyla uzak ummanların mercan kayalıklarında inci tanesi
Tavşanın çetrefil bakışları avcıya ikindi yorgunluğu akşam heyecanı
Leyla Reyhan kokulu dağ yamaçlarındaki ılık esinti
Rüzgâra ilham gönüllere okşama
Leyla annesiz çocukların dere başlarında ninnisi bir şırıltı
Bir ahenk bir dert ana insana yakın insana uzak
Maddeye sığmaz manaya yatak
Çölü andıran yüz sıcak mı sıcak
Ve gözler vaha dudaklar pınar
Leyla bir kısır kadının çocuğa hasreti ne ki
Ölüm döşeğinde bir bardak suyun hasreti ne ki hasretinin yanında
Leyla aç evladını bir babanın doyurma sevinci seni sevmek
Zemheride kurtlar sofrasında pay bulmak seni görmek
Leyla gül bahçesinde gül utandıran
Ve tavus kuşunun çirkindir ayakları
Oysa sen mahpus damlarında gün ışığı
Baharda çiğ tanesi ikindi yağmuru
Gözde arzu güzde gazel güzde toprak kokusu
Kışta yetimin sokak lambası
Bir acıyanın verdiği parkası bir dilim ekmek bir tas sıcak çorbası
Varlığının hilkatindeki zerafet bir çift yeni âşığın hitabındaki nezaket
Bir Dilber bir Nurten bir İlayda
Bir ev kızının sevdası bir yiğidin yanık yüreği bir kumrunun muhabbeti
Leyla bir çirkinin ümit ışığı
Gecede dolunay bir ateş böceği
Aşk adına sanat eserinde endam ve emek
Leyla bir çocuğun rüyası gelin kızın duası
Bir körün yeşil sevdası
Leyla insana yakın insana uzak maddeye sığmaz manaya yatak
Leyla bana yakın bana uzak kâinata sığmaz yüreğimde yatar
Leyla Leyla heyhat duymadın sesimi

NOKSANIM
İşsiz kaldığım günler oldu aç kaldığım anlar oldu utandığım zamanlar horlandığım mekânlar oldu
Belki bu yazıyı tamamlayamadan belki yarın öbür gün ama mutlaka bir gün dört omuza bir beze bürünüp kabre konacağım işte en muhtaç olduğum gün o gündür orada ihtimaller bitmiş ümitler yitmiş servet ve sevgililer çekip gitmiştir. Noksanım eksiğim muhtacım
Kapıların suratıma çarpıldığını yüzüme nefretle bakıldığını insanların benden sıkıldığını evimin sahipliğinden bıktığını hatırladım
Ne yaparım çorbamı pişirmez gömleğimi yıkamazsa karım ne yaparım ihtiyarlayınca benden yüz çevirirse çocuklarım noksanın eksiğim muhtacım
Ama en muhtaç olduğum gün kabre konduğum gündür
Orada bedenin bir başına toprağa dalmış malım mülküm çoluk çocuğum geride kalmış yarımsıra yalnızca emellerin gelmiştir noksanım eksiğim muhtacım
Amirdim dürüst ve güvenilir memura muhtaç oldum
Memurdum amire muhtaç oldum
Yoksul düştüm zengine muhtaç oldum
Serveti mi oldu istifade edebilmek için zaman zemin ve sağlığa muhtaç oldum
Aç kaldım doydum doktora muhtaç oldum
Alırken ağaya verirken duaya muhtaç oldum
Muhtaçlığım bitmedi hala eksiğim hala noksanım ve hala muhtacım
Ama en muhtaç olduğum gün en muhtaç olduğum an kabre konduğum andır
Gayrısı hikâyedir gayrısı yalandır
Gayrısı bir ömür bile sürse aslında bir andır noksanım eksiğim muhtacım
Bülbül güle ifadem dile sağ elim sol ele muhtaç
Seccadem tapınan alnıma kıyamım doğrulabilen bele muhtaç
Mektubum pula ayaklarım yola nefsim mala muhtaç
Bir bardak suya hasret kaldığım korkulu düşlerle uykularımı böldüm
Ayıbımı ortaya çıkarır diye yaşarken öldüğüm aklımı oynatıp acınası halime güldüğüm günlerim oldu
Hep noksandım hep eksiktim ve hep muhtaçtım
İlle de en muhtaç olduğum gün kara toprağa gömüldüğüm gündür noksanım eksiğim muhtacım
Yoğun bakımlarda kaldım bir merdiven inemediğim bir yanıma dönemediğim bir dostuma bile güvenmediğim günlerim oldu o günlerimi bile mumla aradığım gün kabre konduğum gündür noksanım eksiğim muhtacım
Bir lokma peşinde topaç edildim kimi yerlerden ihraç edildim riyakâr insanlara bile muhtaç edildim
Evet eksiğim evet noksanım evet muhtacım
Fakat en muhtaç olduğum an kabre konduğum andır çünkü orada ihtimaller bitmiş ümitler yitmiş servetim ve sevgililerim alıp başını gitmiştir
En garip ve en muhtaç olduğum gün kabre konduğum gündür
Ey nefsim hazır mısın hazır mısın?

HUZUREVİ
Yine bir bayram sabahı huzurevinde gece uyuyamamışlığın izi vardı yüzünde bütün gece nasıl bir gün yaşayacağını düşünmüştü çocuklarının torunlarının hayalini kurmuştu sessiz bir film gibi geçti gözünün önünden mazideki günler
Bütün gece sanki hayatını yeniden yaşadı çocuklarının her anları aklındaydı
Oğlu ilk önce anne dedi diye kırılmıştı Şükrü.
Halbuki Şükrü oğlunun ilk önce baba demesini istiyordu kızları ise ilk önce Baba demiş ve mutlu etmişti Şükrü'yü
Geçmişte bir gün yine bir bayram sabahıydı bayram ki taştan değil rüzgar çizgilerinden değil bir medeniyet esintisinde bir tarih ilhamından aydınlık gönüllerden gelen bir şuur adetliğidir ve bizi Akçeşmelerin ışığıyla dolduruyor
İşte böyle bir bayram sabahı oğlu gelmiş anne demiş ben bir kız sevdim ama babam asla kabul etmez ama ben bu kızı seviyorum ve senin de babamı ikna etmeni istiyorum tamam demişti ve ikna etmişti
Şükrü ise sorumluluk sendedir hanım sonra gelinden şikâyet etmek yok demiş ve kabul etmişti
Ve yine bir bayram sabahı çıktı bahçeye oturdu Selvi'nin altındaki iskemleye
Kızı gurbetteydi ya oğluydu beklediği altı aydır gelmemişti işi çoktu belli  bir an için uzaklara dalıverdi gözleri
Murat'ını muradını ne çileyle büyütmüştü
Hey gidi hey torunlarının da az süresini çekmemişti hani ama nedense gelinine bir türlü sevdirememişti kendini ve yuvanızda mutlu olun deyip gelmişti huzurevine
Güneş de artık veda etmek üzereydi sessizce
Ne gelen vardı ne giden yavaşça kalkmıştık yerinden kulağında çınladı bir yaşlının sesi
Zeynep telefon oğlun
Ne olmuştu acaba bir terslik mi var diye düşündü nasıl da atıyordu yüreği koştu hemen
Oğluydu Murat'ıydı muradıydı
Ana diyordu bu bayram denizdeyiz kıramadım gelinini
Kapatırken telefonu birkaç damla yaşla gözünün derin çizgilerinde kayboluverdi
Salona girerken mırıldanıyordu Şükrü'm bu yalan dünyada daha fazla bekletme al yanına beni al yanına al yanına

SAVAŞIN ŞEHİRLERİ
Bu şehir yabancı gelecek sana dostum yabancı
Ezan sesi mahzun çan sesi acı
Bu şehir yabancı
Yabancı gelecek sana
Yüzlerdeki çizgiler dillerdeki sözler
Bilmem kaç kişiyi dün gece öldürdüler
Ne ölen belli ne öldüren
Ve de kimin kimi niye öldürdüğü
Beyaz gömlekli şişman bir adamdır
Kanlı elleriyle ölüleri incelemeye gelen
Bu şehir yabancı gelecek sana dostum yabancı
Bu şehirde yoktur yaşamın bir tarifi
Bu şehrin sakinleri yaşamaya yabancı
Önce sokaklarda çocukluğunu arayacaksın
Bomboş sokaklarda ne körebe oyunları kalmış ne çocuk gülümsemeleri
Göreceksin üzüleceksin ağlayacaksın ağlayacaksın
Çocuklar sakız yapıştırmıyor artık kapı zillerine
Kapı zilleri korkak bu şehir korkak
Bu şehirde sokağa çıkmak yasak
Gülmek yasak konuşmak yasak bir ağlamak serbest sessizce ağlamak
Sessiz çığlıklarla ağlamak sessiz feryatlarla ağlamak
Bu şehre ağlamak bu şehirde insana ağlamak insanlığa ağlamak

SEVGİLİYE
Seni çok sevdim sessizliğin ortasında dışarıda yağan yağmuru dinler gibi
Sonra şöyle bir nefes çekip toprağı koklar gibi sevdim
Yere düşen her bir damlayı toprağa düşen her bir damlayı
İkimizin kavuşmasına benzetiyordum
Ben yağmur olup binlerce on binlerce sana geliyor on binlerce kez sana kavuşuyordum
Sonra sonra sevdamızı aşkımızı o daralmış yürekleri ferahlatan insanın içini açan o yağmur sonrası kokuya benzetiyordum
Ben yağmur oldukça ve yağdıkça sevda kokacaktı bahar kokacaktı her yer
Sen ve ben yağmur ve toprak
Sonra ben seni...
Yine bir gece yarısı sevdim, sen en derin uykularındayken sevdim,
Seni bir gece yarısı ellerim cebimde pervasızca, kaygısızca, tüm sıkıntılarımdan arınırcasına dolaşırken sevdim.
Sabahın serin yeli okşarken yanaklarımı, sen içimde bir titreyiş oluyordun.
Sabahın yeli bile kıskanıyordu aşkımı ve seni hatırladıkça,
Tüm soğukluğuyla kucaklıyordu beni, içimi titretircesine...
Ben de soğuğa inat, her şeye inat, ayrılığa şu kocaman özleme, hasrete inat, senin hayaline sarılıyor ve yalnız seninle ısıtıyordum içimi...
Biliyordum...
Az sonra güneş tüm heybetiyle görünecekti dağların ardından,
Ve hayalin, o vazgeçemediğim hayalin, kanat açacaktı körfeze doğru bir kuş misali.
Biliyordum...
Ben yine gecenin bir yarısına kadar yine hayalini arayacaktım ama sen olmayacaktın
Ben yağmur sen toprak sen bahar ben yaprak hayallerim gibi sevdim seni
Çok seviyorum seni ve küçük penceremi ve çocukluğumu sever gibi
Çok seviyorum seni ve küçük penceremi ve çocukluğumu sever gibi
En sevdiğim, hiç vazgeçemediğim şarkılar kadar sevdim seni.
Defalarca duymak istiyordum.
Hani kelimelerin tükendiği, artık sessizliğin hüküm sürdüğü o anlar var ya sabahın dinginliğini sessizliğini anımsatan,
İşte o an her şeyi başa alıp tekrar tekrar dinlemek istiyordum seni...
Seni o kadar çok seviyorum ki!
Yüzün en sevdiğim manzaraydı benim için.
Yüzüne bakınca evimin en sevdiğim odasının küçük penceresinden izlediğim manzara geliyordu aklıma gözlerinde sabah güneşinin neşesini ışıltısını yüzünde bana gülümseyen kuşları görüyordum ve seni öptüğümde bir tanem bu manzarayı seyrederken yudumladığım sıcacık çayım geliyordu aklıma
Şimdi senden uzaklardayım...
Ama hemen yanıbaşımda evimin şirin, küçük penceresi...
Ve her doğan güneş bir bakışın, beni selamlayan her kuş bir gülüşün ve içtiğim her yudum çayımdan...
Sıcacık bir öpüşün oluyor bana...
Seni, en sevdiğim anılarım kadar sevdim, çocukluğum kadar...
Ve ancak çocukluğum kadar özlüyorum seni.
Sen çocukken dokunmaya kıyamayıp dakikalarca yanında oturduğum papatya çiçeğim
Sen, beraber saklambaç oynadığım arkadaşlarım,
Sen... Masumiyetimdin...
Yokluğun çocuksu hüzünlerdi,
Yokluğun en büyük hasretti bana...
Şimdilerde yokluğunlayım.
En büyük hasretlerdeyim, en büyük özlemlerde....
Seni çok özlüyorum, en sevdiğim anılarım gibi ve bir tanem seni çok seviyorum ve yağmuru ve gece yarısının dinginliğini ve küçük penceremi ve çocukluğumu sever gibi seni çok seviyorum çok seviyorum
Ben yağmur sen toprak sen bahar ben yaprak hayallerim gibi sevdim seni
Çok seviyorum seni ve küçük penceremi ve çocukluğumu sever gibi
Çok seviyorum seni ve küçük penceremi ve çocukluğumu sever gibi

ŞEHİT BABAM
Ben bir şehit çocuğuyum biliyorum her çocuğun babası bir gün ölecek
Ben bir şehit çocuğuyum benim babam hiç ölmeyecek
Büyük babamdan dinledim babamı davullarla zurnalarla dualarla göndermişler
Git oğlum vatanımızı bekle göz açtırma kötülere indirtme bayrağımızı can al can ver ama toprak verme demişler
Babam giderken ben annemin karnında iki aylıkmışım
Babam hiç izin kullanmayayım ama çocuğumun doğumuna geleyim yumuk ellerini ufacık gözlerini ilk ben göreyim demiş evdekilere haber vermişim geleceğimi onlar da babama ve babam ilk otobüsle çıkmış yola sonra toz dumana katılmış güneş kararmış börtü böcek deliklerine kaçışmış
Kötü adamlarmış otobüsü durduranlar acımamışlar otobüstekilere acımamışlar babama
Tam kalbinden vurulurken babacığım derin bir ah çekince
Ben de babasızlığa merhaba demişim aynı anda bir Mehmetçik ölümsüz olurken bir küçük Mehmet de dünyaya konuk olmuş
Şimdi bir tuhaf oluyor içim baba diyen çocukları duyuyorum
Hele el ele tutuşmaları yok mu parklara gitmeleri bayramlarda baba ile öpme dedi en çok da Arda ile Murat'a kızıyorum araları çok iyi babalarıyla daha bir eğleniyorlar daha bir candan baba diyorlar işte o anda küsmek geliyor hayata ya da o katilleri boğasım geliyor
Ama hiç mi hiç ağlamıyorum sonra teselli ediyorum kendimi
Biliyorum ben bir şehit çocuğuyum
Her çocuğun babası bir gün ölecek ben bir şehit çocuğuyum
Benim babam aslan babam şehit babam
Hiç ama hiç ölmeyecek

GÖKYÜZÜ SERENATI
Uçsuz bucaksız hürriyet kurşunsuz uçaksız hürriyet
Gökyüzü sen ne kadar genişsin ve ne kadar da güzelsin
Hem gecelerdi hem gündüzlerdi gökyüzü göğün yüzü
Senin sihrin yok buradaki yüzlerde
Cennet deyince aklıma sen gelirsin
Gündüz ki maviliğin bulutların çocuksuluğu
Ve gecelerin laciverti
Cennetin numunesi misin gökyüzü
Senin en çok yıldızlarına hayranım
Yıldızlarını gördükçe sonsuzluğa sıçrıyor kanım
İnan gökyüzü bir yanda dünyanın en güzel kızları bir yanda Samanyolu'nun yıldızları
Yıldızları seçerdim ben inan
O ne güzel parlayıştır Allah'ım
O ne ruh okşayıştır
Mest edersin beni be gökyüzü yıldızların âşık eder beni
Yıldızlarda melekler mi yaşar sahi
Ondan mıdır ışıklarındaki ilahi
Ya da iyi insanlar yıldız mı olur ölünce
Yoksa sen mi seçiyorsun yıldız olacak insanları
Beni de yıldızın yapar mısın be gökyüzü
Beni de yıldızın yapar mısın?
Sana Şiirler yazıyorum bak
Bana bir güzellik yapar mısın?
Beni de yıldızın yapar mısın gökyüzü
Şu günlerde en zevkli anlarım
Seni seyrettiğim dakikalardır yalan yok
Gözlerim seyredemese de genişliğini
Yüreğimde görüyorum seni
Zaten bugünkü cesedimizden
Tek yüreğimiz kalacak bize öyle değil mi?
Büyülüyorsun beni gökyüzü yalan yok
Çoğunlukla geceleri çimlere uzanıp seni karşıma alınca kirpiklerimle yıldızlarını okşuyorum 1 bir bir
Lacivertliğini öpüyorum ve sarıyorum tüm sonsuzluğu seninle sevişmek ne hoş gökyüzü
Uçsuz bucaksız özgürlük kurşunsuz bıçaksız özgürlük
En sadık aşığınım ışığım gökyüzü gökyüzü göğün yüzü

DUA
Güzel Allah'ım
Beni çocukluğumdaki gibi say yüzüme gülerek bak
Beni çocukluğumdaki gibi say
İtiraf ediyorum benim günahım çok büyük ama
Ama sen daha büyüksün nolur
Beni çocukluğumdaki gibi say Sen bana Sana yakıştığı gibi davran güzel Allah'ım nolur
Beni çocukluğumdaki gibi say
Mağlup oldum ben bir ömür yenik düştüm nefsime şimdi ise Senin bahtına düştüm yardım et
Sen yücesin bana hak ettiğim gibi değil sana yakıştığı gibi davran
Beni çocukluğumdaki gibi say sana inanıyorum
Zaten hep inanmıştım
Seni çok unutsam da çok çok şefkatlisin diye birazcık şımarsam da
Azıcık yolum kaldı
Güzel Allahım benim
Nefsimi hevadan kes
Sen cömertsin bana ihsan et
Kalbimi riyadan kes ne olur
Beni çocukluğumdaki gibi say
Biliyor musun hiç yüzüm yok Sana Rabbim demeye
Senden utanıyorum
Sana hiç çalışmadım
Ama ben bir kulum kapında dilersen affedersin
İstemem Cennet kalsın yüzüme gülerek bak
Ben sana bakamasam da
Beni çocukluğumdaki gibi say
Güzel Allah'ım
Ben aslında yoluna can veririm
Gaflet beni sarmasa candan öte can dedim
Ey bana benden yakın içimde bir ümit var affedeceksin
Şanından olsun yakma narına
Büyüksün Sen yüzüme gülerek bak
Beni çocukluğumdaki gibi say
Sıkılıyorum artık günahlarımdan
Yoluna baş koymak istiyorum
Ben Senden olmak istiyorum
Sen beni Senden say yolunda say
Bana öylece gülerek bak
Nolur güzel Allah'ım
Beni çocukluğumdaki gibi say

BÜYÜK ÇİLEKEŞ
Kan ter içinde yaşadın kan terdi pazarın;
Yoktu vefadarın...
Sinelere çarpıp geçiyordu ah u zarın..
Ateşten efkarın..
Mağmalar gibiydin yalnız kaldığın günlerde...
Derdin perde perde;
Hasretle geçip gitti hicran dolu anların;
Müthişti kararın;
Nurlar yağıp karanlıkları boğuncaya dek,
Bu kavga sürecek...!
Aşk rehberin olmuştu, mefkuren de dildarın;
Coşkundu esrarın...
İnleyip dolaştın çöllerde...çöldü her yöre;
Ova, dağ ve dere..
Bahar müjdelemiştin, tüllenmeden baharın,
Ümitten diyarın..
Göçüp gittin bir gece tan yeri ağarırken..
Ak horoz öterken...
Hep anıp durmuştun, erdin vuslatına Yar'ın...
Gönüller mezarın...

TinyPortal 2.2.2 © 2005-2022