Sohbet

Welcome to Ilahi-Ezgi - Manevi Dünyanız. Please login or sign up.

24 Kasım 2024, 23:20:42

Login with username, password and session length

Üye
  • Toplam Üye: 4,298
  • Latest: mdeniz
İstatistikler
  • Toplam İleti: 118,459
  • Toplam Konu: 13,897
  • Online today: 333
  • Online ever: 2,613
  • (21 Ocak 2020, 20:27:20)
Çevrimiçi Üyeler
Users: 6
Guests: 100
Total: 106

En Son Konular

Mürsel Işik & Hüsrev Hatemi - Gün Akşamlıdır 2001

Başlatan Mehmedim, 30 Aralık 2010, 23:02:47

« önceki - sonraki »

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.


Mürsel Işık & Hüsrev Hatemi - Gün Akşamlıdır 2001 (10 / 41:26)
---------------------------------------------------------------


1 Mürsel Işik  - Zamanın Sesleri   ( 04:33 )
2 Hüsrev Hatemi - Bedahşan Ili Ve Yüreğim   ( 04:31 )
3 Mürsel Işik  - Ağıt   ( 04:09 )
4 Hüsrev Hatemi - Aşık Garip Coğrafyası   ( 03:38 )
5 Mürsel Işik  - Postnişin   ( 04:05 )
6 Hüsrev Hatemi - Grili Çocuk   ( 03:53 )
7 Mürsel Işik  - Hüzünler Perisi   ( 04:30 )
8 Hüsrev Hatemi - Yol Sonunda Reddiye   ( 04:14 )
9 Mürsel Işik & Hüsrev Hatemi - Masallarda Kalan   ( 03:59 )
10 Hüsrev Hatemi - Ağustos Melali   ( 03:50 )

[hide thanked=1]
Mürsel Işık & Hüsrev Hatemi - Gün Akşamlıdır 2001_192 kbps


Mediafire
Mürsel Işık & Hüsrev Hatemi - Gün Akşamlıdır 2001 192 Kbps


[/hide]

teşekkürler
BİTMEYEN SEVDAMSIN YA HZ.MUHAMMED S.A.V.

paylaşım için teşekkür ederim eline sağlık


Allah (C.C.) Razı Olsun Kardeşim.
Ellerinize ve emeklerinize sağlık.


Allah (C.c.) Tüm Müslümanlardan Razı Olsun İnşaallah...

MÜRSEL IŞIK-ZAMANIN SESLERİ
Yanıyor kitabımın tozlu sayfaları
Bana suların sırrını fısılda
Serinlik sun ırmaklarından
Her şeyin bittiği yerde
Sen sen başla sırrımı aheka
Hışırtılı plakların çalındığı
Çamurlu bir çarşının ortasında sen
Bütün insanlarsız kalmayı bilir misin bir kişisizken
bir sıfır,bir sıfır çöreklenmiş yüreğine
Ve burgu burgu bir sual başı neydi sonu ne
Olsun biz sevsekte ne olur ki düşünmeden sonu nedir
Haykırsam o zaman hakkım değil mi
Hey ölüme mani ne gelebilir
Haykırsam ve kapkara gözlerinden çocuksulaşıp yansısa sevincim
Masmavi bir gülüşle dolar içim
Bu kapkara ve sınırsız uzayda değil mi ki bütün ikiler bir
Sen ve ben olarak ikimiz ancak bir göz kırpma zamanı beraberiz
Olsun madem yanyana serpilmişiz,düşünmesekte olur sonu nedir
Haykırsam o zaman hakkım değil mi
bir,ölüme mani ne gelebilir
iki,kişi düşünmeden de sevebilir

MÜRSEL IŞIK-POSTNİŞİN
Ey keder, yüreğimin değişmeyen konuğu
Seni bazen unuttum, yalancı bir coşkuyla
Fakat neşemin birden kesilince soluğu
Beni süzüp durursun alaycı bir kuşkuyla...
Kalbimde sana yer yok, çek yalnızlık elini
Yüreğim zaten soğuk, çek yalnızlık elini
Füsun ki gözlerinin postnişini o idi
Kederdir yüreğimin değişmez postnişini
Kırmızı, mavi deniz karardığında akşam,
Yüreğim zaten soğuk çek yalnızlık elini.

MÜRSEL IŞIK-MASALLARDA KALAN
Bana bakma ey ölüm,sana yakın bu düğün
Soğuk şehir uykuda,bütün bütün kördüğüm
Sevmez yaşayan ölü benim gibi hayat ta
İşte sevgim ve sesim masallar da kalan da
Yeryüzü hüzünlü bir çocuk gibi coşma da
Damla damla bu şehir,gözlerimden taşma da
Sevmez yaşayan ölü benim gibi hayat ta
İşte sevgim ve sesim masallar da kalan da

MÜRSEL IŞIK-AĞIT
Ürkekti, ürperirdi üzüntüsü sürekli
dal gibiydi, dalgındı, derindeydi, düşteydi
inceydi bir imgeydi izlenimdi, simgeydi
ak kuğuydu ve keder buğuydu gözlerinde
yeşil yağmurlar yağar, yine kalırdı orda,
yazısıydı, yazgıydı, mevsim de yazdı...sonra,
suskun bir kara tümsek özdeşleşti onunla
yazısıydı,yazgıydı,mevsim de yazdı sonra

HÜSREV HATEMİ-BEDAHŞAN İLİ VE YÜREĞİM
Sen çık ve salın, gün akşamlıdır
Tükeniyor, yok oldu bile sevgi
Yazılsın tarihi ve sezilsin
Sonlanışı aşkın, artık o yok ki...
Öyleyse gülüm, neye yarar bilim;
Ezelden ölümün ettiği zulüm,
Granit kayalara kazılsın.
Umardık yüreğimizin yazıtları,
Yâni o kayalar, bir de kanımız,
Bir gün lâl olur Bedahşan'da.
Ah kuzu, bıçak hep senin boynuna
Kirlenmiş çöllerde şimdi Leylâ...
Teneke kutu ve çöpler yanında,
Yüreğimiz lâl olmaz asla.
Yeridir, bu yürek şimdi ezilsin,
Yazılsın tarihi ve sezilsin...
Bir zaman vardı, şimdi yok sevgi
Sen çık ve salın, şunu da bil ki,
Küskün gider gidenler yer altına
Nice gevher bedenler çürüdüler
Gevher canlar imiş, parlıyor hâlâ
Tek sahipli ve çok yüzlü bir tebessüm
Özlem ve buluşmalar hep onunla.
Ben kınanma hırkasını kendim giydim eğnime
Sağtöre kadehini taşa çaldım kime ne
Bu kimi ilgilendirir Beyefendi?
Çünkü nice beden, gevher misâli
Arzın sandukasına kondu.
Ah çık ve salın ki gün akşamlıdır
Dilim ise lâl olacak yakındır
Ama yüreğimin kanı ve kayalar,
Lâl olmayacak Bedahşan'da...
Of kuzu, bıçak hep senin boynuna
Sen çık ve salın ki gün akşamlıdır.
Yeridir, bu yürek şimdi ezilsin,
Yazılsın tarihi ve sezilsin...
Bir zaman vardır, şimdi yok sevgin
Sen çık ve salın, şunu da bil ki,
Küskün gider gidenler yer altına

HÜSREV HATEMİ-AŞIK GARİP COĞRAFYASI
Kentlerin birçoğunda uzun kavak kalmadı ki gıcırdasın
ama benim sol yanımda sancı baki...
anne ne olur ki,
sıram gelmiş olsun varsın;
ben ölürsem benden genci var tabii
ama aşık garip değil hiçbiri.
ben de olamadım, yokmuş kısmette,
yaşadıkça şah senem'i hissettim
gerçi tebrize, tiflis'e hiç gitmedim
gitsem de bulamazdım, eminim.
anne yunus ne dediyse hep çıktı
şeytanlar semirdi kuvvetli oldu.
zayıf kalsalar ne farkederdi...
nasılsa onlar galip gelecekti
bundan sonra aşık garip olunur mu ki
sen onu söyle anne.
şâm-ı garibanda değilsek de,
muhakkak çırağanda değiliz anne
lambalar söndü, çakmağı kim yakacak
bu uluyanlar çakal mı
ben hırkasını giymiş bir derviş miyim?
yoksa öldüm mü anne...
hiçbir ilişkim kalmadı çevreyle;
yağmur beyhude yağıyor hani camdan
bakacak arap kızları da nerde?
bir şahin uçurtma marifetim vardı
kaleden kaleye;
cılız kuşcağızlarmış onlar şahin değil,
ben uçurduğum için uçmazlarmış
başıboş uçarlarmış üstelik,
sırtımda hırka, ayağımda terlik...
niye ben ölmüş müyüm anne?
çıktım yücesine seyran eyledim
kayak merkezleri olmuş yüceler;
karlar üstünde kırmızı gagalı bir kara kuş,
dalgın ve bîhuş
bakıştık bir süre, ben kuşça
o, insanca
kerem'ler gurbetde işçiydiler
aslı'ları doğrusu aramadım
şahsenem'i düşündüm sessizce

HÜSREV HATEMİ-YOL SONUNDA REDDİYE
Kimse ihtiyaç duymasaydı sevgiye
Güzel ve kısa anlardı. Yoksa hayalim,
Hayalimle mi dolmuştu billûr şişe?
Itır yok, şişe boş, hiçlik kasırgası;
Duygu tanımaz bir karayel işte...
Bir karayel bu şimdi kasıp kavuran,
Son yolculuğunda yürek kadırgası.
Suç onun, sevgiye ne gerek vardı...
Dost sesler mutluluktur ıtır dolu ve billûr,
Bir gün boşalır içi bir sesin, mâlum olur,
Artık kalbimiz kutup denizinde ve yalnız.
Tanrım suç kimindi, nerde hata yaptık?
Keşke sevgiye muhtaç olmasaydık...
Sen,sen başla sırrımı aheka
İşte ama lâkin ricâ ederim fakat,
Şimdi asla ona gerek duymasaydık...
Ne kadar uzardı düşler, günlerse çok kısaydı
Olaylar geçip gitti, yüreğim yerinde saydı
Bir yere varamadı, ölümse arkasında,
Suç onda sevgiye ne gerek vardı?
Hep başka şartlar düşledi, bir de uzak iklimler
Gidenlerden güzel miydi gelen mevsimler?
Yolda düşüp kaldılar şimdi unuttum kimler,
Lütfen lâkin ama tekrar söylemeliyim,
Kimse sevgiye muhtaç olmasaydı.

HÜSREV HATEMİ-AĞUSTOS MELALİ
Cesaret kalbim, cesaret!
Sustun bütün kış, ürktün kırılmaktan;
Çok gerilerde kaldı derken kar,
Sonra bahar
Ve temmuz geçti.
Yasımız duruldu, coşkumuz geçti..."
Ne ümit var artık ne korku; Ağustos gecesinde agahı Sesleri yalnız böceklerin... Cisim sarayı yıkılmadan, Yeni bir sevinçle yıka haydi Geçmiş günlerin kıştan kalan.Balçığını sanmam ki arınsın.
Bir devletin inkırazı sanırsın. Ağustos güze terk eder mülkünü Ve Zamanın Mehter Bölüğü, İcra-yı ahenk edip sürekli, örtüyor gidenlerin çığlığını... Cesaret ey kalbim, cesaret!
Seni eleme emanet etmeliyim
Çünkü elem.
Sevinçten çok sağlam
Ve kalıcı.
Çocuk! Bu acımasız.
Bu can alıcı
Zaman, üstün gelir hepimize...
Ben seni elemin ellerine,
Emanet edip gidiyorum.
Kıyılar, dağlar
Ve ormanlar,
Senin de ardında kalır Çocuk!
Gün gelir, fakat onlar da
Zamana yenilip giderler...
Sonunda yenilenmez yenilgiler:
Zaman, bir başına kalır...
Ve bizim çoktan geçtiğimiz,
öte âleme geçince Zaman,
Orada hepimiz istisnasız,
Ondan daha kıdemli oluruz...
Hiç üzülme seni elemin,
Emin ellerine terk ederek,
Gidiyorum.

HÜSREV HATEMİ-GRİLİ ÇOCUK
Bir kış günü, sabah dönüşürken öğleye,
Gittin, griler giyerek ötelere...
Boz idi bulutlar ve bozdular,
Güneşli görünümünü havanın.
Giden sendin, gelenlerden bana ne?
Eski gelmelerin çekildi gerilere,
Bundan böyle, bürünmüş grilere,
Kalacak gözümde gidiş ânın.
****
Ah çocuk, gri giymeyi de nerden buldun,
Gitmek mi sis rengi giydirdi sana?
****
Yamaçları sıyırıp göğe ağar gibi,
Akşam karanlığında savrulan kar gibi,
Bu ellerde geç kalmaya korkar gibi,
Gittin çocuk, sislere büründün de.
Ve süreklileşti benim için artık,
Bu kısa bölümü zamanın.
****
şimdi nerede uçuk benizli çocuk
denizi izliyordur, endişeli...
bir keresinde sımsıcak kalbinin neşeli
ve gözlerine yükselen şarkıları
duyulmaz olmuştu, günsüz kaldım.
****
iri akgülünden gülümseyişinin
yolumu bulduğum çocuk
gitti, yalnızlığın balkanlarından
gelen soğuk hava dalgası
beyaza bürüdü her yeri.
şimdi her yer akgül rengi
ve hiç bir nirengi noktam yok artık
bu öykü sona erecek çok
geçmeden tamamen.
bu iş bitti hafız burhan bey
bitti beyefendi
sükût lütfen.
benim yürek fısıltılarımı
ayırmalı dalga seslerinden
böyle vedalaşmalıyız uzaktan
hiç üzülmemeli çocuk.

MÜRSEL IŞIK-HÜZÜNLER PERİSİ
Çağla durma ağla sen kalbim
Gün gelecek yorulacaksın
Bir ömür uyuyorsun göz yaşlarıyla
Kalbim son atışlarda bu gece
Gözlerim son bakışlarda her gece
Ha bugün ha yarın derken beklerken
Melek peşimizde biz yol alırken
Mezarlıkta gül olsam
Durmasam ağlasam
Ölümsüz kalıp da
Bir isim salsam dünyaya
Yetmez mi hüzünler perim yetmez mi?
Sana bir İnşirah Sûresi neşesi
Yetmez mi hüzünler perim
Bana bir Yasin sessizliği...
Yetmez mi,Yetmez mi,
Hüzünler Perim yetmez mi?
Sana bir İnşirah Sûresi neşesi
Bana bir Yâsin sessizliği

TinyPortal 2.2.2 © 2005-2022