Sohbet

Welcome to Ilahi-Ezgi - Manevi Dünyanız. Please login or sign up.

25 Kasım 2024, 11:55:15

Login with username, password and session length

Üye
  • Toplam Üye: 4,298
  • Latest: mdeniz
İstatistikler
  • Toplam İleti: 118,461
  • Toplam Konu: 13,897
  • Online today: 529
  • Online ever: 2,613
  • (21 Ocak 2020, 20:27:20)
Çevrimiçi Üyeler
Users: 3
Guests: 513
Total: 516

En Son Konular

Çeşitli Sanatçılar - 17 Ağustos - Sesimi Duyan Var mı 2008

Başlatan Mehmedim, 01 Şubat 2019, 12:00:16

« önceki - sonraki »

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çeşitli Sanatçılar - 17 Ağustos 2008 - 320 Kbps + Wav
8 / 00:00:50:58 / 11668 MB - 514,49 MB





Çeşitli Sanatçılar - 17 Ağustos 2008 - 320 Kbps - Wav (8 / 50:58)
-------------------------------------------------------------------------------------
01 İbrahim Sadri - Duvağını Melekler Açsın Sevdiğim  04:54
02 İkbal Gürpınar - Cennet Serçeleri  07:05
03 Senai Demirci - Gözlerinde Yittiğim  07:09
04 Cihangir - Vefali Bir Sessizlikmiş Yalnızlığım  05:54
05 İbrahim Sadri - Bir Ölüm Başladı  05:06
06 İkbal Gürpınar - Ölüme Saklandı Annem  05:16
07 Senai Demirci - Babasın Sen  08:02
08 Dursun Ali Erzincanlı - Zilzal Yağmurları  07:30

[hide thanked=1]



Çeşitli Sanatçılar - 17 Ağustos 2008 - 320 Kbps




Çeşitli Sanatçılar - 17 Ağustos 2008 - Wav


[/hide]




ALLAH (C.C) Razı Olsun kardeşim.
Paylaşım İçin Teşekkürler
Ellerinize ve  Emeklerinize Sağlık

ALLAH (cc) Razı Olsun. Güzel albümler için, Emekleriniz için, Sizlere sonsuz teşekkürler.
GÜLLERE VURGUNUM, GÜLLERE SEVDALI.

ALLAH (C.C) Razı Olsun kardeşim, Teşekkürler.



Minareler süngü, kubbeler miğfer, Camiler kışlamız, müminler asker, Bu ilahi ordu dinimi bekler, Allahu Ekber, Allahu Ekber.


Allah Razı Olsun...Ölenlere Allah rahmet etsin..
Allah'tan sabırla, namazla yardım isteyin. Şüphesiz bu, (Allah'a) saygılı olanlardan başkasına ağır gelir.
                                                                     Bakara Süresi 45. Ayet




Allah (C.c.) Tüm Müslümanlardan Razı Olsun İnşaallah...



Teşekkür ederim Allah razı olsun emeqinize saqlık
كُنْ فَيَكُونُ

Albüme Wav Kalite Eklenmiştir. Cd Paylaşım İçin Gelgit'e Teşekkürler.


DUVAĞINI MELEKLER AÇSIN SEVDİĞİM
Bahçede yeşil çınar
Boyun boyuma uyar
Ben seni gizli sevdim
Bilmedim alem duyar
Kaç sene gezdim dilimde bu sözler
Gözlerimde hayalin yüreğimde sen
Tam da vuslat derken...
Bugün 19 ağustos ve sen yoksun
Duvağını melekler açsın sevdiğim
İstediğin gibi bir duvak mıydı başına takılan?
Başından taa topuklarına kadar uzanan...
Elimde adın yazılı bir kolye öylece kalakaldı
Oysa bugün boynuna takacaktım
Arkasına tarih attırdım, birlikte yeni bir hayata diye
Bilemedim ki hayatım eksi ikide...
Bu şehirde miydi zelzele bende mi
Hangi belediyenin sınırında kalır bu acı
Kim kaldıracak içimdeki bu enkazı...
Hangi ilden yardım konvoyu, hangi kurtarma ekibi el atacak halime,
Hangi kamyon getirdi kullanılabilir bir yürek...
Sana teslim edemediğim evin anahtarı hala cebimde
Cesaretim yok içeri girmeye
Açılmamış sandığın, el değmemiş mutfağın, her şey de senin izin hepsi senin emeğin
Dilim hançer, sözüm kor, halimde dillenmiyor
Adını söylemeye takatim yetmiyor...
Akrebe takıldı gelinliğin, yelkovana duvağın,
Sıfır üç sıfır ikide beline kuşağın
Gelin dediğin damatsız çıkar mı sevdiğim?
Uymadı mı boyun boyuma
Duvağını melekler açsın sevdiğim
Delik deşik olunca sinem kederden, kendini bilmez adımlarla düştüm annenin eteğine
Annen sana bu kadar benziyor muydu sevdiğim?
Belki bir köşeye kokun sinmiştir diye daldım viranenin içine ama nafile
Senden kalan bir tek yüzüğün, onu da alamadım annenden koynunda gezdiriyor
Sarıldı boğazıma gel diyor, çıkıp çıkıp gel...
Koynunda yüzüğü; hem yavrumun adı yazıyor, hem senin
Ha yavrum gelmiş ha sevdiği; gel de arada yüreğime su serp teselli et
Ana yüreği yanacak diyor
Çivi değil o sözler 17 bin kere süngü oldu yüreğime sevdiğim
Bahçede yeşil çınar boyun boyuma uyar
Dilime gelse şimdi bu türkü
Bir yanım buz tutar, bir yanım har
Teselli olmaz bana sevdiğim
Acıyan yanımın tesellisi zordur benim
Nemli bir Fatiha zarfladım,17 ağustos diye pulladım, dualarla yolladım
19 Ağustos 1999
Lütfen bu tarihte kimselere randevu vermeyin
Çünkü biz ömrümüzün kalan sayfalarını birlikte doldurmaya karar verdik
Sizi de ortak etmek istiyoruz sevincimize
Mutluluğumuza hep beraber şahitlik eder misiniz?
Düğünün mübarek olsun, vuslatın mübarek olsun
Duvağını melekler açsın sevdiğim
Melekler açsın..

CENNET SERÇELERİ
O gün ,
o gün hayat bilgisiydi benim için ..
iki kardeşimin gözlerine yığılan uykulardan , daha ağırdı taslar ..
iki kardeşimin saçlarını avuçlayan siyahtan
daha karanlıktı acıyan ruhum ..
gözyaşı sandalına binip gitmiştim , onları derin ölümler içinde gördüğümde ..
ayakkabılarının içinde en son oynadıkları oyunlarının sıcağı duruyordu ..
ikisinin de saçları çekiliyordu sanki ölüm kuyularında ..
ve büyüdüler ..
bir gece içinde ..
diri diri gömüldüler rüyalarının içine ..
odaya sığmayan iki acının ,
iki feryadın ,
iki serçenin ablasıydım ben ..
yatakları duman ,
Çığlıkları yaşlarından büyük kopuyordu dudaklarından ..
duvara çizdikleri resimleri sabah olunca silerlerdi haylazca ..
annemiz en güzel yağmurumuzdu bizim , ona yakalanırdık ..
ben kardeşlerimin suçunu alırdım üzerime ,
saklanırlardı dizlerimin toprağına ..
kucağımda bir salkım cennet tanesiydi onlar ..
ben onların oyunuydum , bağlarıydım , ablalarıydım ..
yaramazlıklarını üzerime aldığım gibi ,
ölümlerini de ,
ölümlerini de üzerime alabilseydim keşke ,
alamadım ..
mutfağın ışığına erişemeyecek kadar küçüktü boyları ..
ekmeğin içinden karıncalara ev yapacak kadar büyüktü merhametleri ..
bellerinden düşen etekleri , yağmurla ağırlaştığında bana koşarlardı ..
başlarına çarpan güneşin kanattığı oyunları bana getirirlerdi ..
düğmelerini kopartsa da bir ağaç dalı ,
ilk meyvesini bana hediye ederlerdi ..
komsunun en yaramaz çocuğundan bana dert yanarlardı ..
cam silerken ayaklarıma sıkı sıkı yapışıp ,
beni kendilerine çeken küçük ellerin ablasıydım ben ..
bir yorgan altında bana en büyük uyku parçasını verecek kadar cömerttiler ..
uyumuş gibi yapardım ..
doğum günümde bana alacakları elbiseyi konuşurlarken ;
biri beyaz diye diretiyordu ,
diğeri siyah diyor somurtuyordu ..
bense , bense gülümsüyordum ..
en temiz cümleler kulağıma konarken ..
yanaklarından gelen sokak kokusunu silen saçlarımı alıp
kalkıyordum yataklarından
ışığı kapattığımda bile , gölgeleri ruhumun sarmaşığı olurdu
onların ,
onların uykularını bile omzumda taşırdım
şimdi , şimdi sokakları kaldırsam ağlayarak ,
iki küçük serçemi arıyorum desem ..
kimse bakmaz bana ..
kimse hıçkırıklarımın rüzgârına takılıp ,
beni onlar gibi saatlerce sabırla dinlemez
sağ yanımdan bir ırmak gibi boşalan ölümlerini ,
kalbime taşımak için , kimse bana yardım etmez ..
biliyorum ..
son ısırdıkları ekmeği ,
benim gibi kimse doğrayamaz yalnızlık çorbasının içine ;
ağlayarak ..
pencereden baksam da , göremem artık ..
perdeyi çeksem bile , içeri çağıracağım serçelerim ,
kardeşlerim yok artık ..
toprağa koysam da bir kez ,
çok kez açıp bakamam yüzlerine ..
son kez bana söyledikleri şarkıyı hatırlayarak ,
acı acı bağırsam gök kefenlenir içimde ..
dalgalar geri döner ..
içimin duvarlarını yırtan her güzel hatıramın başında günlerce ağlasam ..
saçlarıma dokundukları yerleri ,
doğdukları gün gibi kundaklasam ..
iki küçük ayak sesi gelir mi , darmadağın olmuş ablalığıma .. ?
onlar , onlar başkaydı desem ..
beni hiç üzmediler desem ..
erken kalksalar da ;
toprağa parmak uçlarıyla basıp , kuşları bile uyandırmadılar desem ..
elbiselerini diksem toprağa ..
ipimi saçlarından yapsam ..
yine her gün dönülsem onlarla bir çocuğa ..
çocukla çocuk olsam , her gün ..
sallasam onları ayağımda ..
onlar depremle uyumaz desem ..
onlar depremle uyumaz ..
onlara , onlara öğrettiğim ilk dua Fatiha'ydı ..
şimdi onlara üflediğim dua da , Fatiha !
cennetin serçeleri hangi dala konarsa şimdi ,
orada bir ağacım ..
o gece ,
o gece hayat bilgisiydi benim için ,,
hayat bilgisiydi ..
en son sayfasına iki kardeşimin ölümünü yazıyorum ..
kimse ,
hiç kimse benim gibi gözyaşı içerek okumayacak biliyorum ..
biliyorum ...

GÖZLERİNDE YİTTİĞİM
Cânım. Cananım. Sevdiceğim.
Bi'tanem. Kuzu sarmam.
Yârim. Yârenim. Yavrum. Yavrucuğum.
Gözlerinde yittiğim.
Yüzünde sevindiğim.
Saçlarını özlediğim.
Kucağımda beklediğim.
Sıcak sımsıcak nefesini içtiğim.
Kalbimde büyüttüğüm. Göz aydınlığım. Ruh yoldaşım
Çok geç kaldım.
Biliyorum geç kaldım. Senin ne anlama geldiğini bilmekte hep geçiktim , hep aldandım.
Seni seviyorum demeyi hep erteledim , sonraya bıraktım.
Bak işte; sana konuşuyorum şimdi sana.
Yavrucuğum can pârem biricik tesellim.
Sana söyleyemedim ama sarıp sarmalaman cennetim oldu benim.
İncecik sesin bütün baharların kuş cıvıltılarıydı bana.
Yarım-yamalak sözlerin ötelerden bin seslenişti bana.
"Baba!" dediğinde alnıma hep yıldızlar değdi , omzuma gökler indi.
Bakışın tâ ruhlar âleminde de özlendiğimin habercisiydi
Kırık dökük hecelerin ama duyduğum en güzel şiirdi.
Minicik parmakların avucumda cennete çağıran melektin bana..
Cânım. Canımın içi.
Kalbimin hiç bitmez sevinci.
Ruhumun bayramı.
Bi'tanem. Sevdiğim. Gözleri boncuğum. Yüzü cennetim. Saçları kara sevdam.
Yürüyüşü hasretim. Dokunuşu serinliğim. Kokusu müjdem. Meleğim. Yavrum. Yavrum. Yavrum. Yavrucuğum.
Gözlerin kime bakar şimdi?
Babacığını merak eder misin?
Annene nazlanmak istemez misin?
Ellerimde ellerinin boşluğu büyüyor şimdi.
Gözlerimde gözlerinin uçurumu kocaman ah
Kokun çok uzakların hasreti şimdi.
Sana dokunmuş bir rüzgâr gelip de kalbimi ferahlatır mı acabs
Sana bakmış gözler bir gece gelip gözlerime değer mi?
Ağlıyorum bi'tanem ağlıyorum. Yo yo bana şakacıktan değil bu defa.
Koşup teselli etmeni beklemiyorum.
Yüzüme saçlarını değdirip gözlerime şaşkınca bakmanı beklemiyorum
omzuma ellerini koyup beni susturmanı beklemiyorum.
Ağlıyorum bi'tanem çünkü..
sevgililer Sevgili de ağlamıştı.
O'nun ağladığı gibi ağlıyorum.
Gülüşünü uzaklara gönderdiği İbrahim'i için
O da gözlerinden yaş dökmüştü ya
yüzümdeki nem ondan işte yavrucuğum.
Yüzünü toprağa emanet ettiği yavrusu için
O da mahzun olmuştu ya;
inan bana canım sırf O ağladı diye ağlıyorum.
Sen ağlama e mi sen ağlama bi'tanem.
Sen hep gül.
Gül ki güller açsın cennetlerde.
Gül ki güldüğünü bilip ben de güleyim.
Kocaman bir teselli çöreklensin yüreğime.
Kocaman bir müjde bulut bulut gelsin
yağmur olup sele katsın beni de.
Alıp götürsün sana
Belki de İbrahim'in babası
gönüllerin baş tacı
kucağında sevmiştir seni ha.
Hep böyle teselli ediyorum kendimi.
Canımızın emanetçisi son nefeste yoldaşımız
en büyük korkumuz ama en güzel dostumuz
Güzeller güzeli meleğimiz
kim bilir nasıl da güzel göründü sana.
Söyle canım babanın tuttuğu gibi mi tuttu ellerinden?
Canımın içi rüyada olsun fısılda bana
annen gibi kucaklayıp da mı götürdü seni yurduna ?
Başını okşadı mı yetimler yetimi Muhammed ?
Gül kokusuyla seni sarıp sarmaladı mı?
Yavrum yavrucuğum belki haddim değil ama
O'na benden selam söyle olur mu ?
Sana salavat getirmeyi babam öğretti bana de olur mu?
O'nun gözlerinin içine içine bak e mi?
Bak ki bir gece rüyama girsin senden haber getirsin bana.
Müjdeni getirsin. Kalbime kocaman bir bahar serinliği getirsin.
O çok iyi bilir babasızlığı da annesizliği de;
seni anlar teselli eder seni.
Yetimleri öksüzleri sevindirmeyi sever o Tut ellerini sakın bırakma.
Beni kucakladığın gibi kucakla onu olur mu ciğer parem.
Beni kucakladığın gibi kucakla
Babaların en sevgilisi o hiç korkma
Babana sarılır gibi sarıl O'na.
Yanından ayrılma sakın.
Sen bilmezsin yavrum
ben de bilmezdim ama O bilir evlat acısını
söyle bize gelsin bir gece ha
cennet kokulu ellerinden tutup bize getirsin seni
tutsun ellerimizden yeniden sevindirsin bizi.
Yavrum bi'tanem canımın içi ciğer parem kalp sızım
ruh yoldaşım elinin sıcağını özlediğim
Kokusu cennetim bakışı güneşim
dokunuşu baharım sesi cihanım
Yavrum
Değil mi ki seni bana veren beni bana verendir.
Beni de seni de birbirimize bağışlar elbet.
Değil mi ki seni benden alan seni bana verendir.
Beni senin yanında tutar elbet.
Canım canımın içi bi'tanem;
Çok sevdirildin ki bana.
Kalbini kalbime ısındırana emanet ol e mi.
Kalbimi kalbine sevdirene emanet olasın.
Hep orada kal.
Hep orada ol

VEFALI BİR SESSİZLİKMİŞ YALNIZLIĞIM(SAHİPSİZ YALNIZLIK)
İçerde benden başka ölen yok diyorum size
Güneşin cenazesini omuzumda taşıdım
Yalnızlığımla her gece halısız odamda
Yere serilen sadece çaresizliğimdi
Yaslandığım duvarların kamburu çıkıyordu ceplerimden
İki büklüm oluyordu ruhum sessizlikten
Yalnızlığın elinden içiyordum çamur kalabalıkları
Arada bir uğruyordum aynalara
Ve yüzümü ölüme benzeten saçlarımın altında kalıyordu çocukluğum
Hurdacıların arabalarında sallanan beşikler gibi
Eski uykular taşıyordum gözlerimde
Yıllardır aynı yerde oturan bankların üzerine giydirilmiş
Bu sahipsiz yalnızlığın tek sahibi bendim
İçerde benden başka ölen yok diyorum size
Gözyaşlarımın mendili kuşlardı
Saatleri tekmelerdim zaman geçsin diye üzerimden
Balkonlara asılmış yoksul çamaşırlardan bile daha fakirdi
Kalbime asılan kimsesizlik
Pencerelerden sızan ışıkların karaladığı bir sokak defteri olmuştu ellerim
Rüzgar cesetlerini toplayıp evime döndüğümde esiyordum
Gürlüyordum kendi kendime
Bir kaynar su gibi dökülüyordum boş odaların içine
Beni yakan bu yalnızlıkla alev alıyordum her gece
İçerde benden başka ölen yok diyorum size
Karıncalanmış şeker kaplarına uzandığım kahvaltı sabahlarından
Delik deşik bir gündüze akıyordum
İsteksiz bir öksürükten sonra
Neyin var diyecek pembe bir çocuk yüzü karışsın istiyordum kalbime
Konu komşunun sevaptır diye verdiği bir tabak çorba şefkatinin içinde tutsaktım işte
Yalnızdım
Yerin göğsünü yırtan bir adımla yürüsem de yollarda
Ceketime kılıç çekip saplasam da bu mevsimin öksüzlüğünü
Yüzümde emanet gibi duran gülümsemenin sonuna yetişiyordum
Nefes nefese kalıyordum bu sessizliğin içinde koşturmaktan
Hırsımdan deldiğim duvarların açlığıydım
İnce bir örtünün altına dizlerini büküp yatarken
Cılız ve bitmiş kelimelerimle oyuyordum gözlerimle gökyüzünü
Bana acıyarak bakan dostlarımın yiğit tesellileri
Beni ancak bir gece avutabiliyordu
Ve ben bir gecede ruhunu gerçek yalnızlığa terk edenlerin sonuncusuydum
Belki hiç bilmiyordum
İçerde benden başka ölen yok diyorum size
Bir tek odamın dizleri titriyordu o gece
Ceketimin söküğüyle bakan aynaların ışığını söndürmüş
Kendime dalmıştım
Ölüm eski bir gazete kağıdı gibi kokuyordu odamda
Bir yerden ölüm havası alıyordu bütün boşluklarım
Ölüm doluydum sanki
Makarama sarılan ölümün dikeceği bir ömür söküğüydüm
Acımı kilitlediğim eski çekmecem üzerime yığıldığında
Yüzümün masumiyetini bir cam parçası sıyırdığında ve
Ve yalnızda olsa tek oda içinde yaşamaya razıydım
Diyebileceğim ölüm korkusu ruhumu bıçakladığında
Ben ölümlerden ölüm beğeniyordum
Kıpırdatabildiğim tek parmağımın dünyaya vedasını izliyordum
Gözlerimin önünden film şeridi gibi geçecek bir hayatım
Olmamıştı zaten
Arkamda yer yarıldı da içine girdi diyecek dostlarımda yoktu hani
Ölüme taşınıyordum bir gecede
Ölümüm yeni de olsa yalnızlığım eskiden
Ve beni öldüğümde bile tek başına bırakmayan
Vefalı bir sessizlikmiş yalnızlığım
Bu evden bu evden sağ çıkacak tek dostum yalnızlığımmış
İçerde benden başka ölen yok diyorum size
Yok,yok,yok...

ÖLÜME SAKLANDI ANNEM
Gözlerim acı çeker yokluğuna baktıkça
Melekler,melekler seni taşır gamlı omuzlarımda
Bu gün saçlarımı topladım akşamın sokağında
Ellerimde duruyor beyazlığın
Kalbimle çalıyorum sana benzeyen bütün çehrelerin kapılarını
Yanlış düğmelediğim hırkamın arasından,
Acemi bir rüzgar gibi giriyorsun içime.
Sarsıyorsun beni, beni,beni yakalıyorsun annem.
Dünyanın yalanı çarpmasın diye yüzüme
Beni çağırıyorsun anne.
Cennete götürecek duaların haylaz duran yakama iliştirip gidiveriyorsun
Gözlerim acı çeker yokluğuna baktıkça
Melekler seni taşır gamlı omuzlarında
Bir saate bakıyorsun anne,bir de bensizliğe
Pencerenin kahkülleri perdeleri açarak
Her akşam uyandırıyorsun sevimli telaşını
Kapının yanına tahta sandalyeni atıp
Geleni,geçeni bana benzeterek avutuyorsun kendini
Tespihinin gölgesiyle oynadığında kediler
Gülümseyerek dinliyorsun vaktin en geç ezanlarını
Anne
Seni bensizlikten başka telaşlandıran
Beni de sensizlikten başka gamlandıran
Hiçbişey yok inan
Gözlerim acı çeker yokluğuna baktıkça
Melekler seni,seni taşır gamlı omuzlarında
Kurumuş çamaşırları katlayan gölgeni görüyorum antreden
İnce sesinle söylediğin şarkıların arasına
Salkım salkım dökülüyor gözyaşların
Ve biliyorum ki o çamaşırlar hiç kurumuyor
Ve biliyorum ki sesinle kapatıyorsun acını toprağın
İlk,ilk yaramazlığımı affeden arkadaşım annem
Son pişmanlığımı affeden dostum,annem
Sen,sen yüreğimden silkelemeye kıyamadığım cennet kilimi
Sen yattığımda kalbimi uyutmayan şefkat döşeği
Ve sen,sen çocukluğumu sakladığım gözyaşı hazinesi
Gözlerim acı çekiyor yokluğuna baktıkça
Melekler seni taşıyor gamlı omuzlarında
Elbisenden bir parça koparıp,bağladım gözlerimi annem
Bağladım ki,bağladım ki gözlerim senden kalan son parçalara yapışsın
Üzerime göçen yetimliğin altında kaldım anne
Benim depremim sensizlikle başladı
Kaldırıma uzatılmış ayakların dağladı taşların bağrını
Şimdi taşlarda ağlıyor anne
Şimdi taşlarda çekiliyor yüzünden
Seni son kez tutayım kucağımda
Sen beni taşlardan ve duvarlardan sakladın o gece
Bana izin ver anne
Bana izin ver anne ben de seni cennete kadar saklayım içimde
Anne,anne sana bu acıyı yokluğun kapanmış gözlerinden yazıyorum
Sana bu acıyı son nefesini şehadetlerle süsleyen içli topraklardan yazıyorum
Kalemimin mürekkebi gözyaşlarımdan
Gözyaşlarım saçlarında beyaz bir kaftan gibi duruyor anne
Üzerime göçen yetimliğin altında kaldım
Beni son kez uğurladığın kapıların kursağında uyudum
Ve yutkundukça kalbime batan sensizliğin altında kaldım bende
Benim depremim,benim depremim şimdi başladı annem
Şimdi başladı,gözlerim acı çeker yokluğuna baktıkça
Melekler,melekler seni taşır gamlı omuzlarıma

BABASIN SEN(SEN BABASIN)
Sen babasın!
kızının tazecik tebessümü dudağında hala gül gibi kıpkırmızı büyürken
araya ölçüsüz, araya zamansız ,araya insafsız uzakların girdiğine inanırmsın...?
İnanırmısın sen...?
Kirpiklerin altında o kara gözler sımsıcak güneş gibi bekleşirken ,
can dolu bakışların nazlı göz kaçırmaların pencereden çekildiğine inanır mısın...?
Annesin sen!
kucağında tatlı bir uykunun ninnisinde
ana yüreğinden ödünç hayaller büyütür gibi kıvranmış
o gövdenin hep suskun hep sessiz kalacağına inanırmısın...?
Sen babasın!
babasın sen!
babacığım deyişleri daha kulağımda yankılanırken
kolayca kolayca bırakırmısın bir ölüm haberinin ortasına biricik yavrucuğunu...?
Annesin sen!
oyuncak bebeleri minik elleri ile tatlı hayalleri ile yanyana dizdiğini farketmişsen
dönüp dönüp dokunabilirmisin kızının ellerinin dokunduğu yerlere ?
Ayağını bekleyen ayakkabılarını, saçlarını özleyen tokalarını, yüzünü gözleyen aynaları,
bakışına hasret oyuncakları bir anda silebilirmisin ömrün defterinden...?
Annesin sen!
kolayca mı çıkarırsın kırmızı çizmeleri yürüyesi ayaklarından,
yoksa acımadan sıyırırmısın kelebekli boncuklu gömleğini büyüyesi omuzlarından ,
saçlarından çekiverirken pembecik tokaları
ellerine hiç hiç yüzün bulaşmaz mı...?
Ayrılığın acısını bilmezdim yavrum
Ellerinden ayrılalı gülmedim yavrum
Bir pamuk ellerin tatlı gülüşlerin aklımdan çıkmıyor...
Yüreğime gömdüm seni gönlüm her gün ağlıyor...
Babasın sen!
hemencecik ,kolaycacık ,usulcacık itiverirmisin avuçlarından üşümüş o küçük avuçları...?
Her açıldığında bir parça çikolata tadını sonsuz tebessümlere çeviren ,
sınırsız seviçlere yücelten o avuçlara
yeryüzünün bütün çikolatalarını doldurmak istemezmisin...?
Yeter ki azıcık gülsün,
yeter ki az açsın gözlerini diye,
cılızda olsa son kerecik de olsa
babacığım desin ,anneciğim desin diye...
Annesin sen! seni seviyorum demesine alıştığın,
sımsıcak öpüşlerini elinin altında bildiğin ,
nazlı gülüşlerini kapının
ardında beklettiğin o dudakları apansız anlamsız suskunluğu,
gelip cümle sözleri anlamsızlığa onca işleri boşluğa itiverirse
dökülüvermez mi biriktirdiğin onca umut taşları gözünden dökülüvermez mi...?
Ah annesin sen!
bu kadar yakınken yüzü sana
anne çığlığı bir kaç dakika önce varmışsa kulağına ,
az önce vitrinde gördüğü oyuncak için nazlanışı ,
ayağını sürümesi ,
hayalleri saçları gibi savurup elini elinden çekmesi sımsıcak hatırındaysa hala
yüzünü,sesini,gözünü uzaklara koymaya razı olurmusun kolayca...?
Babasın sen!
kucağındaki o küçük cansız beden
bir türlü farkına varamadığın doyasıya tartamadığın o şefkat boşluğunu yeniden dolduruyorken
daha bu sabah okşadım yüzünü derken
şimdi bu ciddiyet nerden çıktı üzerine.
Bu acılı an nasıl da gelip bizi
buldu derken ,rüyadan hemen uyanır gibi uyanacağına bunca inanmışken,
inanabilirmisin onun artık ölü sayıldığına inanabilirmisin...?
Dünyanın en arsız,
en arzulu, en ağlamaklı, en çığırtkan dilencisi olmaz mısın
onun yarımda kalsa bir nefesine ,uzaktan da olsa tek bir bakışına,
hayat sözü vermesede göğsünün bir kerelik kıpırtısına
dilenci olmaz mısın ?
Annesin sen!
acıkmış değil misin o müjdeye.
Yavrun elsizken elinden tutan,
dili damağı yokken ağzına söz veren,
yüzü yokken ona yüz veren
saymayı akıl edemediğin kirpiklerini gözlerinin üzerinde bir bir ören,
saçlarının lülesine cennetten kokular
indiren Yaradan'dan gelecek kutlu müjdeye acıkmış değilmisin...?
vildanun muhalledun müjdeler olsun sabredenlere..
Onlar ki biz Allah içiniz ve Allah 'a dönücüyüz derler ve severler.
Bilirler O çocukları,
vildanun muhalledun,
onlar ki ebedi çocuklar, onlar ki sonsuz tebessümler...
Ayrılığın acısını bilmezdim yavrum
Ellerinden ayrılalı gülmedim yavrum
Bir pamuk ellerin tatlı gülüşlerin aklımdan çıkmıyor...
Yüreğime gömdüm seni gönlüm her gün ağlıyor...

ZİLZAL YAĞMURLARI
Bu şehre ne oldu Rabbim
Semanın rahlesi açılmış
Ayet ayet dökülüyor Zilzal Yağmurları
Canımın orta yerinde büyüyor kum çığlıkları
Son niyazları toprağın avlusunda asılı kalmışlara bakıyor gözlerim
Sanki Musa'nın asasıyla ayrıldı alnım secdenin Kızıldenizinden
Ruhum bu şehrin acısı kadar çekti Besmelesini
Ellerim ağlayarak dinledi taşların inleten kasidesini
Kalbim bir kan çanağı gibi tutunuyor affının yaprağına
Oğlunun selasını dinleyen bir babanın gözyaşını siliyor sanki
Hüzün Peygamberi
Bu şehre Noldu Rabbim
Dua hendekleri kazılıyor göklerden
Her yakarış cennet zaferi
Sokaklar merhamet kubbelerine sığınan çaresiz kuşlarla dolu
Gözlerini göğe defnediyor çocuklar
Sırtında torunlarıyla gömülüyor Nur yüzlü bir ihtiyar
Bir anne yavrusunun saçlarında eda ediyor
Gözyaşı rekatlarının kazasını
Sonra sana sığınıyor Rabbim
Sonra Rahmet ağaçlarının altında
Fatiha'ların bereketine saklıyor yüreğini
Rabbim Zilzal Suresi çığlık çığlığa bağırırken kulaklarımıza
Bizi küçük öfkelerin vitrinine bakmaktan alıkoy
Bizi ayakta tut
Üzerimize yıkılacak evlerin içinde bile
Sana secde edeceğimiz küçük bir yer bırak
Gece düşerken yere,aynalar patlarken duvarda
Dünya dökülürken üstümüze
Arkamızdan ölümü hayırlı oldu desinler,iyi insandı desinler
Bu zelzele dürüst olmayı öğretecek kadar kalbimizi sarstı Rabbim
Bu zelzele acizliğimizin kollarında can veren nefsimizi
Bir kez daha dağladı
Rabbim
Bedenlerimizi yarıp gececek taşların acısından bizi esirge
Bize bir daha üzerlerine duvarlar yığılmış insanların
Feryatlarını duyurma Rabbim,duyurma
Gaflet uykusu için rüya sırasına girmiş bizlerin yüzüne
O serin hakikat nehirlerini çarp,çarp ki hakikatlerimizle yüzleşelim
Ruhumuzu kibrin taşlarıyla kapatan ellerin kilidini aç
Aç ki cennetin anahtarı olsun tövbelerimiz
Rabbim,gecelerimizden deprem korkusunu al
Bizi Sevr mağarasında Peygamberi saklayan kuşlar gibi hafiflet
Bizi acıyla yürüyen kervanların ağıdından arındır
Bükülen boyunlarımızdan akan mahcubiyetimizi şefkatinle süsle
Toz toprak olmuş bedenlerimizi,kevserinin kudretiyle serinlet
Evlerinin altında,ruhunu sana teslim eylemişlerin günahlarını bağışla
Yakınlarıyla cennetinde buluşmalarını nasip et
Rabbim biz dünyanın yorgunlarıyız
Rabbim bu kuşlar senin
Bu vakit senin yağmurundan sonra gelen dua
Kokusuyla çöküyor içimize
Bu ağaçların döktüğü bir ayet meyvesi yaşartsın gözlerimizi
Ruhumuzun zelzelesinde annelerimizin ettiği dualar
Tutunsun acizliğimizin dallarına
Amin derken yürekleri feryat eden bu acılı insanların şehrindeyim
Bize kabul edeceğin dualar söyle,bu günümüzü dirilt
Bizi öyle bir affet ki,ellerimiz günahın taşlarına bir daha değmesin
O gece bağrımıza düşen ateşi, dualarımızın gölgesinde dindir
Annesini yitirmişlerin yetimliğini meleklerin avutsun Rabbim
Babasını kaybetmişlerin öksüzlüğünü,rüzgarının asaletiyle unuttur
Bize bu acıdan damlayan başka acılar gösterme Rabbim
Bizi gazabından azad et
Bize bu geceyi hatırlatacak başka depremler tattırma
Yüreğinden yürek kopmuşlara dirayet ver
Onlara acılarını biraz olsun dindirecek ilahini dinlet
Kullarının yüzüne doğacak yeni güneşler,yeni çareler
Başlarını sokacak,sırtlarını dayayacak,bacaları Rahmet tüten
Evler nasip et Rabbim
Rabbim bu şehrin acısını
Kalbine gömenlerin yüreğini cennetinle serinlet
Cennetinle serinlet

GÖZYAŞI KUŞLARI8BİR ÖLÜM BAŞLADI)
Duvarda bir gül sallandı acıyla
Bir Çığlık gibi koparıldı takvimlerden 17 Ağustos
Yerin yüreğine inmişti gök gece yıldızlarını toprağa itiyordu.
Gözyaşı kuşları o geceye açılan ellerden topluyordu son duaları
Sesi titriyordu sokak lambalarının
Banklarda aşklar yağmalanıyordu ve papatyalar şimşek gibi çakılıyordu gecenin içine.
Ağaçların dudaklarından dökülmeye başlamıştı birdenbire feryat meyveleri.
Bir Çınar devrilmezdi hani
Kim demiş öyle bir devrildi ki bir çınar öyle bir vurdu ki yere saçlarını
Öyle bir söküldü ki toprağın başından ve öyle bir saplandı ki bir babanın sırtına
Kucağında evladının ölümü yeşeriyordu.
Koca bir çınar devrildiyse bir ölüm başlamıştır.
Vitrinlerin en arkalarında uyuyakalan yadigâr tabaklar
Paramparça bir gecenin içinde dağılmaya başlamışlardı artık sarsılarak uyanmış annelerin boş kucaklarına duvarların en ağır parçaları vurmaya başlamıştı
Taşlar her bir baharın ortasına basılmak için yağıyordu sanki
Yağmuru ve serçeleri gösteren pencerelerden acıya ve çığlığa bakıyordu o gece
Kapılar sarsılıyor da içeride kaybolan yüzlerin son seslerinden
Vazolar geldikleri yere gönderiyorlardı çiçeklerini yere düşürerek
Saçları gürültüyle kopan kızların aynaya bakacakları günler yerle bir olmuştu
Babalarına terlik taşıdıkları ellerine duvarlar indiğinde bir bohça alev alıyorlardı çeyizlerini
Cayır cayır tükeniyordu güzellikleri eriyip gidiyorlardı taçların dudaklarında
Evine yere düşen perdelerden bulabilmişse bir baba bir ölüm başlamıştır
Merdiven taşlarını eline alıp yıkıntılar arasında çocuğunun ayak izlerini arıyorsa ve yığılmışsa bir deprem gibi tanıyamadığı acının ortasına bir ölüm başlamıştır
Duvar kenarında yatarken sırtını yerin dibine dayanmışsa bir anne iyi ki kızımı dün dizimde uyuttum diye sevinmeye başlamışsa bir ölüm başlamıştır
Kahvaltı sofrasına konacak ekmeğin üzerinde kuşlar ağlıyorsa sofra bezlerinin altında taş kesilmiş genç yüzlerin son ölüm lokmaları duruyorsa yerin gömleğini yırtıyorsa Züleyha feryatları bir ölüm başlamıştır
Daha dün burasıydı misafir odası
Daha dün burasıydı kardeşini bakkala yolladığı yaramazlık kapısı
Daha dün burasıydı annesinden özür dilediği çocuk odası
Düşmekten korkardı gözlerine karanlığı göstermekten korkardı
Herkesin bir anda kopardığı feryattan korkardı
Yüzünün taşa basan öksüzlüğünden korkardı
Yıkılmış testlerin son şarkısından atmayan bir kalbin üzerinde elini kestirip ağlamaktan korkardı.
Sözünü ve yüzünü bir anda ölümün kestiği günlerin içinde kaybolmaktan
Açılmayan kapılara saatlerce ağlayarak vurmaktan korkardı
Babasıyla aynı yaşta bir kız çocuğunun ölümünü görmekten korkardı.
Bir koca Çınar'ın devrilişine şahit olduktan sonra yaşamaktan da korkmaya başlamıştı
Koca bir çınar devrildi bir ölüm başladı
Toprağın şakaklarında bir ölüm başladı

Allah razı olsun Emeğinize sağlık Teşekkür ederim

ALLAH Razı Olsun Ellerinize ve  Emeklerinize Sağlık çok Teşekkür ederim

TinyPortal 2.2.2 © 2005-2022