Sohbet

Welcome to Ilahi-Ezgi - Manevi Dünyanız. Please login or sign up.

24 Kasım 2024, 23:57:41

Login with username, password and session length

Üye
  • Toplam Üye: 4,298
  • Latest: mdeniz
İstatistikler
  • Toplam İleti: 118,459
  • Toplam Konu: 13,897
  • Online today: 333
  • Online ever: 2,613
  • (21 Ocak 2020, 20:27:20)
Çevrimiçi Üyeler
Users: 3
Guests: 144
Total: 147

En Son Konular

Ugur Arslan - Deniz Feneri 1 1999

Başlatan Mehmedim, 02 Temmuz 2010, 00:05:27

« önceki - sonraki »

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

02 Temmuz 2010, 00:05:27 Last Edit: 05 Mayıs 2021, 21:45:20 by Mehmedim

Uğur Arslan - Deniz Feneri 1999 - 320 Kbps + Wav
10 / 00:00:49:46 / 113,94 MB





Uğur Arslan - Deniz Feneri 1999 - 320 Kbps (10 / 49:46)
-----------------------------------------------------------------------------
Uğur Arslan - 01 Deniz Feneri 06:04
Uğur Arslan - 02 Bazılarına 04:35
Uğur Arslan - 03 Gözlerin 04:47
Uğur Arslan - 04 Küçük Bahadır 04:16
Uğur Arslan - 05 Sen Ve Ben 05:17
Uğur Arslan - 06 Er Mektubu 06:38
Uğur Arslan - 07 Anne Olmak 04:32
Uğur Arslan - 08 Urfalı 04:50
Uğur Arslan - 09 Sultaniyegah Sirto 04:01
Uğur Arslan - 10 Umudun Sesi (Enstrumental) 04:42
[hide thanked=1]


Uğur Arslan - Deniz Feneri 1999 - 320 Kbps




Uğur Arslan - Deniz Feneri 1999 - Wav


Uğur Arslan - Deniz Feneri 1999 - Wav




Mediafire
Ugur Arslan - Deniz Feneri 1 1999 192 kbps
[/hide]




paylaşım için teşekkür ederim eline sağlık

teşekkürler
BİTMEYEN SEVDAMSIN YA HZ.MUHAMMED S.A.V.


ALLAH (C.C) Razı Olsun kardeşim.
Paylaşım İçin Teşekkürler
Ellerinize ve  Emeklerinize Sağlık


ALLAH (C.C) Razı Olsun kardeşim.
Paylaşım İçin Teşekkürler
Ellerinize ve  Emeklerinize Sağlık

Allah razı olsun emeqinize saqlık teşekkürler
كُنْ فَيَكُونُ

Allah (C.c.) Tüm Müslümanlardan Razı Olsun İnşaallah...

Albüme 320 Kbps + Wav Kalite Eklenmiştir. Cd Paylaşım İçin Gelgit'e Teşekkürler.

Alıntı yapılan: Mehmedim - 05 Mayıs 2021, 21:45:43
Albüme 320 Kbps + Wav Kalite Eklenmiştir. Cd Paylaşım İçin Gelgit'e Teşekkürler.
ALLAH (C.C) Razı Olsun kardeşim.
Paylaşım İçin Teşekkürler
Ellerinize ve  Emeklerinize Sağlık

ALLAH (C.C) Razı Olsun kardeşim.
Paylaşım İçin Teşekkürler
Ellerinize ve  Emeklerinize Sağlık

DENİZ FENERİ
Sen Deniz Feneri
Hüzünlü bir kış günü başladı yolculuğun
Çocukluğun yıkık kentlerde
Ve kesme kaya caddeli ahşap evlerde geçti.
Okuma yazmayı öğrendiğin
Gazetelerdeki terör sayfaları
Ve Haliç tersanelerinde korsanlar
Evden çıkarken vedalaşırdı babalarla evlatlar...
Her sokağın başında anaların isyanı dururdu
Ve günler kısa ama geceler uzun olurdu.
Bir kurşun bir liraya
Ve bir hayat bir kurşuna mal olur,
Senin doğduğun yerlerde
İnsanlar can evinden vurulurdu.
Sen Deniz Feneri
Sarayburnu'nun dimdik delikanlısı
Yavuz zırhlısında deniz piyade eri
Yetmiş ikiye dört çakı gibi asker
Arkadaşının kaza kurşunu izini sırtında taşıyan
Ve giderken bıraktığı sevdiğini döndüğünde bulamayan...
Yıkar mı bizi bu sevda!
Bir aşk delikanlıyı bozar mı be adam?
Hadi kalk!
Eski günlerde olduğu gibi
Karanlığa yine ışık yak!
Arka bahçedeki mahalle kavgalarında
Kaşına sapan taşı geldiği günden beri
Hani kanına kanımı sürdüğüm o günden beri
Can dostum ve kan dostum
İster kalbine gömdüğün sevdamın aşkına
İster Allah'ın aşkına
Kalk bir ışık yak ve bir kor düşür yüreğimize
Savaşmak ne güzel bir şey uğruna
Ve yeniden âşık olmak...
Ve Sen Deniz Feneri
Sarayburnu'nun dürüst delikanlısı
Kalbine gömdüğün aşkın
Gönlündeki sevdan ve aydınlık gözlerinle
Senin işin karanlığa korkuturcasına bakmaktı
Ve sana en yakışmayan şey ağlamaktı.
Deniz Feneri
Unutmadık o günleri
Sevdamız yüreğimizde gizli kalır
Ve mahallenin kızına âşık olmak
Ayıp sayılırdı
Bir kıza âşık olmak bir de parkayı çıkarmak haramdı
Ve dünya dedikleri şey yalandı...
Paranın geçmediği günler vardı gençliğimizde
Ve namerdin yıkamadığı mertliğimiz
Silah çekmek ve tespih sallamak değildi delikanlılık
Tespihi çekmek, silahı saklamaktı
Yazık...
Gün geldi delikanlılık kabadayılığa yenildi
Sonra üç kuruşa satılan sevdalar ve ucuz aşklar
Artık senin işin değildi...
Sen Deniz Feneri
Sarayburnu'nun dik ve yitik delikanlısı
Ne geçmişten yükselen ağıtlar anlıyor seni
Ne de geleceğe satılan aşklar
Sen doğarken bir ölüm şaşkınlığıyla
Gökyüzüne uzanmış düşmanlık türküleri
Suçüstü yakalanırken en güzel umutların
Gözlerini bir ihanet anında açmışlığın
Ve yakmışlığın gecenin karanlığına en derin aydınlığını
Hey Deniz Feneri!
Parayla satın alınamayacak aşkların sevdalısı
Çektiğin çileleri özenle saklıyorsun seyir defterinde
Sarayburnu'nun dimdik ve yakışıklı delikanlısı...
Gidiyorsun belki Deniz Feneri
Sana 'kal' diyemem giderken
Sevmek kadar ölmek de kader
Ama giderken bile ışığın yol göstersin kayıp gemilere
Gözlerin gökyüzünü aydınlığa bürüsün
Ve sen ölsen bile bir gün
Nâmın yürüsün
Ve sen ölsen bile bir gün
Nâmın yürüsün...

BAZILARINA
Gün geceye döner herkes çekilir ama yardım devam ederdi
Acının,ölümün ve ihtiyaçların fazla olduğu zamanlarda
Dinlenmeye hakkı olmadığını hissederdi bazıları
Onlar,karanlık gecenin dert dinleyenleri
Kimi ortak olur gözyaşlarına
Kimi o en karanlık gecenin sabahlarında yazardı
En güzel şiirlerini
Gecenin karanlığında ölüm yürür
Ve onlar da yürümeye devam ederdi
Ne durmaya güç yetirebilen,
Ne de durmaya bir ümidi olan vardı aralarında
Vurup yorgunluğunu sırtlarına
Sevdası gibi bildiği ilerine devam ederlerdi
Bu kış çocuklar okuyamayacak anlaşılan,
Belki de bebeklerin karnı doymayacak
Ama umut ve moral dağıtacak insanlar olacak
En karanlık gecelerde
Ve çocuklar küçük bir şeyden bile mutlu olacak
İnsanlığın ve sevginin tohumları atılırken
Çadır kapılarının önüne
Güneş en karanlık gecenin de sabahına doğacak
İnsanlığın ve sevginin tohumları atılırken
Çadır kapılarının önüne
Güneş en karanlık gecenin de sabahına doğacak
Ölüm atar örtüsünü en karanlık gecelerde
İnsanların üstüne
Açlık ve soğuk kol gezer
Bir ağ atar tuttuğunu unutur sonsuza dek
Ateş düştüğü yeri yakar
Ama deniz uyumaz
Denizin uyanıklığıdır onu ölümden ayıran
Ve atılan ağlar sadece balıkçılarındır
Karanlığın ciğerine yürüyenler bilirler ki
Bir onlar,bir de deniz uyanıktır
Ve şafak sökünceye dek dinlerler
Ölümü bekleyen denizyıldızlarının derdini
Kimi ortak olur gözyaşlarına
Kimi o en karanlık gecenin sabahlarında yazar
O en güzel şiirlerini
Kimi ortak olur gözyaşlarına
Kimi de o en karanlık gecenin sabahlarında yazar
O en güzel şiirlerini
Bu kış düğünler yarım kalacak anlaşılan
Sevdiğine doyamayacak
Ama kötü gün dostları olacak o en karanlık gecelerde
Ve insanlar küçük bir şiirden bile mutlu olacak
İnsanlığın ve sevginin tohumları atılırken yıkık kentlere
Güneş en karanlık geceninde sabahına doğacak
İnsanlığın ve sevginin tohumları atılırken yıkık kentlere
Güneş en karanlık gecenin de sabahına doğacak
Ve insanlar küçük bir şeyden bile mutlu olacak
Çünkü bazıları olacak
Bazıları yanlarında olacak

GÖZLERİN
Ve gözlerin gelir aklıma
Ve sözlerin
Gidişin gitmiyor gözümün önünden
Ve izleri derin
İlk değilsin bu senin de bildiğin
Ve yine biliyorsun sen son sevdiğim
Şimdi uzaklardasın
Ben çamlar arasında bir hastane odasında
Ciğerimde bir ince hastalık
İçimde kapanmak bilmeyen bir yara
Ve elimde sanki inadına bir sigara
Biliyorum dönmeyeceksin
Hatta arkana bile bakmazsın
Gün gelir belki bir yuva kurarsın
Oğlun olursa benim adımı koyar mısın?
Sonunda da olsa tattım hiç olmazsa
ben seni değil bu sevdayı bir ömür bekledim.
ve ben seni hayatımın bir musalla taşına
en yakın yerinde sevdim...
Gözlerin , gözlerin o yeşil gözlerin...
Bir hançer misali yaralar sözlerin
Gözlerin,gözlerin...
Gittin
Dağ gibi sevdamı devirip ardında
Gittin
Allahaısmarladık bile demedin
Sazlar çalınır Çamlıca'nın bahçelerinde
O şarkıyı bir daha hiç söyleyemedim
Şimdi elimde bir bardak çay
Ve dudağımda buruk tebessüm
Kendi kendimi üzmemeye söz verdim
Ve ben seni hayatımın bir musalla taşının
en yakın yerinde sevdim
ısrar etmedin kendine beni sev diye
beyaz bulutlar gibi sırtını rüzgarlara verip gittin
Bense durdum ve bekledim
Ama üzülmedim
Çünkü ben seni hayatımın bir musalla taşının
en yakın yerinde sevdim
Gözlerin , gözlerin o yeşil gözlerin...
Bir hançer misali yaralar sözlerin
Gözlerin,gözlerin...
Ve gözlerin gelir aklıma ve sözlerin.

KÜÇÜK BAHADIR
Küçük Bahadır'ın hikayesi bu da
Bahtı kara Bahadır'ın hikayesi
O depremin öksüz bıraktığı bir çok çocuktan biri
Annesi babası ve ablasını kaybetmiş
Geriye kalan tek şey umut dolu yeşil gözleri
Ve sığınacağı tek kucak
Kendisi gibi herşeyini kaybetmiş olan anneannesi
Artık uyurken bir tülbentin kokusuydu
Sadece annesinden geriye kalan
Ve artık kulaklarında işitemediği ninnisiydi
Ölümü bilmeyen çocuk aklıyla düşündüğü
Bir gün geri dönermiydi acaba
Tülbentteki kokusu bitmeden
Bir gün geri gelip yine o sıcak elini
Başına koyup sevebilirmiydi
Ama kimse diyemedi
Hiç kimse ona annesinin
Yıldızların gökyüzünü kaplayıp yere indiği bir gecede
Ruhunu teslim ettiğini söyleyemedi
Bir gün büyüdüğünde bu günleri düşünüp
Neden ben diye sorduğunda kendi kendine
En mantıklı cevabı verebilecek sağlıklı mantıklı
Ve okumuş bir delikanlı oluverecekti
Kötü günler geride kalacak kötülükler unutulacak
Ama yapılan iyilikler gün gibi aşikar olacaktı
Belkide baktığında dünden bu güne olan hayatına
Bir anne kaybedip birçok anne kazanmış olduğunu görecekti
Onun bir annesi yoktu artık
Ama ona anneannesinin kucağında annelik yapacak birçok anne
Ve ona görünmeden babalık yapacak birçok baba olmalıydı
Ve en korkulu rüyalarında sıçradığında uykusundan anne diye
Başucunda birçok anne ve baba bulmalıydı
Bahadır'ı emanet edip önce Allah'a ve sonra anneannesine
Ayrılacaktık ordan tekrar geri dönmek üzere ve yolda giderken Soracaktık hepimiz
Kendi kendimize
Küçük laflar eden büyüklerdenmiyiz
Yoksa büyük laflar eden küçüklerden mi diye
Hiç biri değilde adam olmak vardı belkide
Ve adam olmak lafının altında kalmamakta
Sözünün eri olmakta yatardı
Günümüz duyarlı ana ve babalarına edilmiş bunca laftan sonra
Son sözde Hz Mevlana'dan ve derdi ki Mevlana
Ne kadar anlatırsan anlat ve ne kadar bilirsen bil
Senin bildiğin karşındakinin anladığı kadardır.

SEN VE BEN
Herkes dört gözle tatili beklerdi
Bense okulların açılmasını
Çünkü seni görmek vardı koridorlarda
Ve bana güleceğin günü beklemek.
Ben okul bahçesindeki ağaca baş harflerimizi
Sen gönlüme sevdanın adını yazmıştın,
Ben sırama isimlerimizi
Sen kalbime ilk aşkı yazmıştın.
Senden sonra sana yazdığım şiirlerden
Haberin bile yok
Ve yağmur hala yüzüme vuruyor
Ve soğuk...
Okuldan sonra
Her dolma kalem, her lacivert kravat,
Her beyaz gömlek ve yakalık
Ve her 12 Aralık
Sen gelirsin aklıma
Çocukluk işte...
Belki de ilk aşk, belki de ilk delilik.
Seversin demiştin ya hani bundan sonra da
İnan ki o kadar kimseyi sevemedim
Ve o iki kelimeyi senden sonra kimseye
Ama kimseye inan ki söyleyemedim.
Belki hiç olmadın benim için
Belki de azdın
Ama olsun
Ben hep sana şiirler yazdım.
Erken evlenmişsin okuldan sonra
Hatta kaçar gibi olmuş gidişin
Ailene hayırsız çıkmışsın biraz
Sonra tatlıya bağlanmış her şey
Duyduğum kadarıyla...
Ve çocukların da çok tatlıymış.
Ceketimi ve kravatımı saklıyorum hala
Birinin üzerinde tebeşir
Birinin üzerinde ayran lekesi
Ve seni seviyorum hala
Elmayı da, havayı da, suyu da...
Ve bilmeni istemiyorum hala
Sana şiirler yazdığımı,
Ve bilmeni istemiyorum bütün bunları
Çünkü her şey böyleyken güzel
En dokunulmamış, en yaşanmamış
Ve en tadılmamış haliyle...
Bir sahilde el ele dolaşılmamış
Ve bir kafe de çay içilmemiş haliyle,
Her şey böyleyken güzel belki de...
Artık o günden sonra
Her dolma kalem, her lacivert kravat,
Her beyaz gömlek ve yakalık
Ve her 12 aralık
Sen gelirsin aklıma
Çocukluk işte...
Belki de ilk aşk, belki de ilk delilik
Ama sen gönlüme sevdanın adını yazmıştın
Ben aşkına tutulmuş bir deli candım
Sen gönlüme sevdanın adını yazdın
Ben aşkına tutulmuş seni ararım

ER MEKTUBU
Anne! O elinde tuttuğun zarf,
Bir ihanet anında örülmüştür
Ve zarfın içindeki kağıt
Er mektubudur görülmüştür.
Doğum günüm bugün; 3 Aralık...
Ve şafak karanlık
Bu mektubu sana yazıyorum anne
Dün sevdiğimle ayrıldık
Son mektubuymuş bana yazdığı
Bir daha yazmayacakmış
Demek sevda ayrılığa bir ay dayanırmış
Ve asker ocağında terkedilmek de varmış
Bu mektubu sana yazıyorum anne
Bugün doğum günüm; 3 Aralık...
Ve şafak karanlık
3-5 nöbetindeydim dün gece
Bir şarjörün boşluğunda içtim son sigaramı
Ve yorgan gibi örttü üstümü kar siperde
Sabaha karşı biraz içim geçmiş
Hayalin gözümün önüne geldi anne
Kız kardeşimi de verdiğinden beri sevdiğine
Bir ben bir de sen kaldın geriye
Üzülme anne, üşümüyorum
Bekliyorum elim tetikte
Bekliyorum memleketi ve seni
Ve artık beklemiyorum
Beni beklemeyen sevdiğimi
Beklemiyorum yüreğimi ve aşkımı
Soğuk siperde yalnız bırakan sevgiyi
Ve bekliyorum anne, elim tetikte
Eğer girerse menzile vurup öldüreceğim
Hem aşkı hem sevgiyi
Geçen gece karakolu bastılar
Kurşunlar yağmur gibi yağdı üzerimize
Garip gelecek belki sana ama
Ortalık bayram yeri gibi oldu anne
Biliyor musun, o an hiç korkmuyorsun
Herkes kendini bir sipere atıyor
Ve gecenin karanlığında kurşun yerine
Işıl ışıl yıldızlar yağıyor sanki üzerimize
Ve ölüm aklına bile gelmiyor anne
Yıldızlar yağıyor üzerimize
Ve kurşundan yağmurlar...
Ama sadece şehitler ıslanıyor anne
Canlar! Canlar gidiyor canlar...
Kim bilir ne zaman bahar?
Doğum günüm; 3 aralık...
Hiç saymadım kaç günüm kaldığını
Daha şafak karanlık
Yeni yeni bitmeye başladı, dede torun muhabbetleri
Ve yeni yeni öğrendim tokat yememeyi
Biliyor musun anne, zamanla herşeye alışıyor insan
Akşam postalları boyayıp yatmaya,
Sabah iştimaya kalkmaya,
Barut kokusuna, tüfeğe, havai fişeğe, nohuta ve kara şimşeğe
İnsan herşeye alışıyor anne
Hele bir de olmasa şu çarşı izni
Doyasıya yemek yemek ve eşe dosta telefon etmek
Hele bir de olmasa...
Herşeye alıştım da
Bir alışamadım sevdiğimin başkasına gidişine
Benden saklama anne
Sen de biliyorsun 1 haftaya kadar
Nikah masasına oturacağını
Kızma ama anne
Bu terk ediliş ya firara gebe
Ya da bir daha hiç dönmemeye
Sitemim sana değil anne
Ama bu terk ediliş ya firara gebe
Ya da bir daha hiç dönmemeye
Geçen gece yine karakolu bastılar
Kurşunlar yine yağmur gibi yağdı üzerimize
Garip gelecek belki sana ama
Ortalık bayram yeri gibi oldu anne
Biliyor musun, o an hiç korkmuyorsun
Herkes kendini bir sipere atıyor
Ve gecenin karanlığında kurşun yerine
Işıl ışıl yıldızlar yağıyor sanki üzerimize
Ve ölüm aklına bile gelmiyor anne
Yıldızlar yağıyor üzerimize
Ve kurşundan yağmurlar...
Ama sadece şehitler ıslanıyor anne!

ANNE OLMAK
Anne olmak vardı hayatın çıkmazlarında
Kol kanat germek yavrusuna en sarsıntılı anlarda
Gerekirse kolunu da kanadını da vermek
Herşeyi evlatlarıyla ananın çünkü
Canı da Kanı da
Söz konusu onlarsa canında kanında önemi kalmazdı
Ne lazımsa ne gerekirse en zor anlarda yapılırdı..
Çünkü anne olmak vardı hayatın enkazı altında kaldığı zamanlarda
Oda bir anneydi benle uğraşana kadar çocukları kurtarsınlar bari dedi
Ve kirişin altında kalan kolunu kesti çünkü ANNE'ydi
Kesik kolunu unutup tek kolla çocuklarının çıkmasına yardım etti
Çünkü ANNE'ydi
Ve biliyordu ki onlar koldan da candan da kıymetliydi
Şimdi kalakalmıştı kadın başına çocuklarla birlikte
Gözü yaşlı çocuklarla
Bir ihtimal varmıydı acaba zamanı geri çevirmeye
Yada bir ihtimal acıları unutup eski mutlu günlere geri dönmeye
Bir ihtimal varmıydı acaba tek kolla üç çocuğu adam etmeye
İhtimal yoktu belki ama ANA olmak vardı
Henüz üç yaşındaydı oğlu ve evin tek erkeğiydi artık
Doğrulup oturduğu yerden gidip minik elleriyle annesinin göz yaşlarını sildi
Henüz üç yaşındaydı ama erkekti
Bir yüreği duyguları ve belkide bundan yirmi yıl sonra yazacakları vardı
Çocuklarının can diyetini ödemişti koluyla
Ve bundan sonra gerekirse diğer kolunu da verirdi
Çünkü ana olmak vardı hayatın sefilliğinde
Şimdi çocuklarıydı tek umudu onların büyümesi ve okuması
Karınlarının tok altlarının temiz olması
Bundan sonraki dualarındaysa kimseye muhtaç olmadan el açmadan geçinebilmek vardı..
Belki kabul olacak belki olmayacaktı ama o çocukları için herşeyi göze alacaktı..
Çünkü ANNE olmak vardı hayatın kolu kanadı kırık yollarında..
Bir ihtimal varmıydı acaba zamanı geri çevirmeye yada bir ihtimal acıları unutup eski mutlu günelere geri dönmeye..
Bir ihtimal varmıydı acaba tek kolla üç çocuğu adam etmeye..
İhtimal yoktu belki ama ana olmak vardı.

URFA'LI
Urfa'nın etrafı dumanlı dağlar
yüreğim yanıyor aney
içerim ağlar
Urfa'nın etrafı dumanlı dağlar
o dumanlar içimi kaplar
gezme ceylan bu dağlarda
seni vururlar
seni vuran kurşun benim yüreğim dağlar
ve sevdam karalar bağlar
Urfalı
ayağı kabalalı kunduralı
benim sevdiğim başkasının gelini
bu değildir sevdamın bedeli
ağa kızı paşa kızı
beni hor mu görürsün
kır atının üstünde gurbete mi yürürsün
yakışmadı ihanet edişin
yakışmadı ihanet edişin ve gidişin
bir yiğidi bırakıyorsun ardında giderken
yaralı bir yiğidi
can çekişen kır at gibi
bu yiğidi vurmalı
keremi aslı yaktı
beni de sen urfalı
Göresim gelir kör olduğumu ve ölesim
dumanlı dağlarda vurasım gelir kendimi
yada Mecnun olasım
ağa kızı paşa kızı
ele gelin giderken bu yiğidi vurmalı
ferhatı şirin yaktı
beni de sen urfalı
Urfalı
ayağı kabalalı kunduralı
benim sevdiğim başkasının gelini
bu değildir sevdamın bedeli
İbrahimi yakan ateşler var içimde
fıratın suyu az gelir
Urfanın etrafı dumanlı dağlar
o dumanlar içimi kaplar
durma ceylan bu dağlarda durma seni vururlar
seni vuran kurşun benim yüreğimi dağlar
ve sevdam karalar bağlar
yakışmadı ihanet edişin
yakışmadı ihanet edişin ve gidişin
bir yiğidi bırakıyorsun ardında giderken
yaralı bir yiğidi
Can çekişen kırat gibi bu yiğidi vurmalı
Keremi aslı yaktı beni de sen urfalı
Urfalı
başında al duvağı
ayağı kabalalı kunduralı
gel vur gitmeden
gitmeden bu yiğidi vurmalı
ferhatı şirin yaktı
beni de sen Urfalı

SULTANİYEGAH SİRTO
Hayatın merdivenleri
yüksek ve dardı çoğu zaman
Kendinizi her salışınızda
biraz daha aşağı iner
Ve dibe hızla yaklaşırdınız
İnmek çıkmaktan daha kolay olurdu
Tıpkı yaşlanmanın
genç kalmaktan daha kolay olduğu gibi
Belki de hayat merdiven inmekten
Ve merdiven çıkmaktan ibaretti
Bir yaşa kadar
Büyük bir yaşam savaşıyla çıktığınız
merdivenler bir yaştan sonra iniş oluverir
Ve sizi ömrün bittiği yere yönlerdirirdi
Bir sürü sorun çıkar
Hayatın son basamaklarında
Hastalık,dert,tasa hepsi bir olur
Üstünüze çöker
Ve ağır işiten kulaklarınızda çınlayan tek şey
Aheste bir kemancının çaldığı
Sultaniyegah sirto olurdu
Sona yaklaştıkça insan şu sözün doğruluğuna inanırdı
Ölümün bile güzeli vardı
Ecel geldiğinde sorsa
Dese ki :Ölümlerden ölüm beğen kendine
Ve seçme şansımız olsa
Ne isterdik acaba
Vakit dardı ve aslında
Ölümün bile güzeli vardı
Son nefeste yanında olmak istediğimiz
Belki ana belki evlat, belki de yardı
Daha yapacağım çok şey vardı belki yarın
Ama her şey buraya kadardı
Ve ömür denilen şey deli gönüle dardı
Seçme şansımız olsa seçerdik elbet
Çünkü ölümün bile güzeli vardı.
Son basamaklarıydı bunlar artık hayatın
Aynaya her bakışta bir yaş daha yaşlanırdım
Azraille pazarlık zordu
Deli gençliğin hayali gözlerinin önünde dururdu
Ve ağır işiten kulaklarında çınlayan tek şey
Aheste bir kemancının çaldığı
Sultaniyegah sirto olurdu

UMUDUN SESİ(ENS)
Ses dosyasıdır,söz içermez.

TinyPortal 2.2.2 © 2005-2022