Sohbet

2024 Nov 17 19:35:37
yusuf35: Ziya Uğur - Hacı Bayram-ı Veli 2017 - 320 Kbps + Flac Kalite Eklendi   TIKLA

2024 Nov 10 23:45:06
yusuf35: Mustafa Aksoy - Hep Birşeyler Var 2005 - 320 Kbps + Wav Olarak Eklenmiştir...  TIKLA

2024 Nov 06 07:14:02
yusuf35: Mustafa Özoruç - Sarmaşık 1993 - 320 Kbps + Wav Kalite Eklenmiştir  TIKLA

2024 Nov 04 13:27:25
yusuf35: Ozan Yusuf Polatoğlu - Beyaz Hüzün 2010 - 320 Kbps + Wav Kalite Eklenmiştir  TIKLA

2024 Nov 03 12:14:32
yusuf35: Berk Özbek - Türkiye'nin Tenoru'ndan İlahiler 2024 - 320 Kbps + Flac Eklendi  TIKLA

Welcome to Ilahi-Ezgi - Manevi Dünyanız. Please login or sign up.

22 Kasım 2024, 13:52:42

Login with username, password and session length

Üye
  • Toplam Üye: 4,298
  • Latest: mdeniz
İstatistikler
  • Toplam İleti: 118,458
  • Toplam Konu: 13,897
  • Online today: 585
  • Online ever: 2,613
  • (21 Ocak 2020, 20:27:20)
Çevrimiçi Üyeler
Users: 6
Guests: 590
Total: 596

En Son Konular

ÖBÜR TARAFIN SAVCILARI VE POLİSLERİNE HAZIRLIĞINIZ VAR MI?

Başlatan ezgilerle büyüdük, 29 Temmuz 2015, 00:21:17

« önceki - sonraki »

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Kaderin garip cilvesi, aslında hepimizin görevi olan dinimizi öğrenme-yaşama-yaşatma başta en yakınımızdakiler olmak üzere çevremizdekilerin cehennemlik olmaması için yanma-kavrulma-hatta bu uğurda kafası zonk zonk zonklama ve çıldırma... Evet, hepimizin olması gerekeni bu, hepimizin en temel meselesi bu, en büyük olması gereken endişesi bu olmalıydı... Zira Hak Teâlâ="Yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten=cehennemden ehlinizi koruyunuz" emretmiş, bize en büyük meselemizin, halletmemiz gereken en büyük işin cehennemden kurtulmak olduğunu bildirmişti. O sebeble büyüklerin duaları olan duaların büyüklerinde en değişmez ve daimi dua neydi="Allah'ım bizi korktuğumuzdan emin, umduğumuza nâil eyle, son nefeste imanla gitmeyi nasip eyle" Bırakalım onlar bu duayı ne kadar yapıyor; rüyada sahabeyle arasında makam olarak dört parmak mesafe kaldığını gören Esved bin Yezid en Nehâî isimli İslam büyüğü son nefesinde imansız ölmekten tir tir titrerken biz nasıl olmalıyız varalım da kendimize bakalım.
Kaderin garip cilvesi diyerek başladım ama hissiyatla sürüklendim yine, hepimizin görevi olan bir göreve Allah'ın hikmetini hâlâ bilemedim ama hata yaparım endişesiyle beni hoca(???) zannedenlerle neredeyse 20 yılım geçti, hâlâ daha o algılarını, o içtihad hatalarını düzeltemedim, neylersin.
Kâh muhatabım öğrenci oldu, kâh karşıma bir memur ekibi, kâh bir işçi topluluğu, kâh köylü kardeşlerim çıktı, yani siz ne mutlu sana kaç kişiye vesile olmuşsun(???) diyeceksiniz eminim ama bizim "kaç kişinin katilisin, kaç kişiyi iğfal ettin, kaç kişiyi islamdan soğutacak şekilde konuştun" düşüncemiz ve devirdiğimiz çamlardan içimizi yakan burkuntularımız ve hatırladıkça kahrolduğumuz hatalardan doğan yangınlarımız hiç ama hiç geçmedi ve içimiz bir gün olsun asla serinlemedi.
Yine aynı kaderin mahkûmuyum, yine yeni ekipler, yine yeni bir iş ortamı, yeni mesai arkadaşları. Hele ki mesleğin doktor da olunca sahana girmeyen bir tek Allah'ın kulu yok, ne yaş ne cins, ne meslek grubu. Hepsi ilâhi bir sorumluluk olarak sana yüklenmiş. Tabii hissedebilene, bu vazifeyi fark edebilene. Kendimizi kurtaramadık ki, başkasına neden düşünmüyorsun ve yapmıyorsun deme hakkımız olsun. Dedik ya aslında bu görev hepimizin.
Aynı ortamda çalışıyorsunuz, hatta eşinizle bile onlarla geçirdiğiniz kadar vakit geçirmiyorsunuz, eşleriniz onaylamasa bile doktor arkadaşlarınız abi-kardeşiniz, hemşireleriniz de kızkardeşleriniz oluyor ve bunu derinden hissediyorsunuz. Tabii hisseden için söylüyorum, hasım gören çok insan görünümlülerle de çalıştım ve bu algı hataları için, bu şefkatsizlikleri için de deyim yerindeyse onlarla çok meydan muharebelerim oldu. Ne diyelim, sevgiyi veren Allah. Hani Eşrefpaşalılar filminde hoca rolündeki şahıs için kadıncağız ne diyor Davut beye= "Şu hocanın yüzüne bir bak, ne göreceksin, sadece aşk, sadece insanlığa sevgi, hem de bütün bir insanlığa yetecek kadar" Bu filmi polikliniğimde seyrederken bu cümleyi duyar duymaz odadan kendimi dışarı attım binanın en dış duvarında belki beş dakika hıçkıra hıçkıra ağladım, ne olur Allah'ım dedim şunun onda biri kadar insan sevgisi keşke bana da bana nasip olaydı, emin olun şu anda da burnumu çekiyorum.
Zaman içinde aileleri ve çocukları da tanıyorsunuz; şükür herkes dünya hesabına mutlu gözükse de(Vallahi billahi tallahi isterim herkes benden daha fazla sonsuz mutlu olsun yuvasında) maalesef tanıdıkça gafletin üzerini örttüğü, umursamadıkları-farkedemedikleri dramlara şahit oluyorsunuz, ruhta namazın horozu ötmeyince sabah sadece kendisi namaza kalkan kocalar, eşinin namazsızlığı ile kavrulan(kavrulması gereken) hanımlara, neredeyse evlendirilecek çağa ulaştığı halde evlat sevmeyi onun âhiretteki durumunun ne olacağını çok da düşünmeyerek sergileyen analara ve babalara şahit oluyorsunuz. Kınamak mı lazım asla, neden mi, bir-hâşâ sahipleri ben değilim, Allah Settar olup hatasını gizliyor ve kendisine mühlet tanıyıp halen tevbe etmesine yaşadığı her gün ve her an için fırsat veriyorsa ben de kim oluyorum; iki-"insan kınadığı şeyi yaşamadan ölmez" hadisince bile bile neden kendime eziyet edeyim. Kaldı ki vazifem sadece kardeşlerimin iki cihan saadetini temin ve bunun için onları da kırmadan ve üzmeden, onların sadece kurtuluşu için yandığımı ihsas etmekten ibaret tebliğlerde bulunmak. Hele ki sağ olsunlar hiçbiri de "sana ne kardeşim" dememişken...
Geçmiş bir gün(yine yer-zaman-şahıs adı vermeyeceğim, zira kendisine okutacağım bu yazıyla en başta onu üzmek ve hakkına girmek istemem)bir süre aynı yerde çalıştığım bir polis kardeşim, beraber çalıştığı bir mesai arkadaşından övgüyle söz etti; "Dört dörtlük bir insan, abdestinde namazında, son derece güvenilir biri" dedi. Tabii memnun oldum bu hasletlere sahip bir emniyet mensubunun varlığından. Esasen de öyle olması gerekirdi. Emniyet İslami bir vasıfsa mensubunun da başka türlü olması ne mümkün ama....Neylersin, kavramlar ve tavırlar ifsad olmuş bir dünyadayız maalesef. Ne yapacağız tabii ki kimseden vazgeçmeyecek ve cennete beraber girmek için o ateşe atlasa bile biz elbisesinden çekiştireceğiz, hatta Bediüzzaman ruhuna sahip olsak "Milletimin imanını selamette görürsem Cehennemin alevleri içine girmeye razıyım" misali onları çıkarmak için ateşe bile girmeye hazır ve razı olacağız, var mı başka çaresi. Allah hepimizi bu şuurla dolu ruhla yaşatsın.
Bu kardeşim bir sonraki ziyaretinde eşini hasta olarak getirdi, ama tabii haberi yok ki Selman kardeşi arada geçen bir ay boyunca Abdullah kardeşinin derdiyle yanmış ve sürekli kafasında metot kuruyor.
Muayene esnasında "hanım sabah namazına kalktığında bel ağrısı çok oluyor" deyince hemen bir giriş kapısı buldum ve "seni de kaldırmıyor mu yoksa" dedim. Yengemiz "ne kalkacak doktor bey dedi, Cumadan Cuma'ya müslümanı kendisi" Ben de dedim ki = "Ya hu Abdullah,  geçen mesai arkadaşın için namazında niyazında sağlam birisi dedin, madem iyi bir şey sen neden yapmıyorsun da beni üzüyorsun" dedim. Belindeki tabancası umurumda değil(??), o benim kardeşim, nazım geçiyor ki söylüyorum, hem de nefsim için yapıyorsam Vallahi Billahi namerd oğlu namerdim...
İçimi sorsanız her zaman demişimdir=" Keşke ama karşımda ama evinde(umarım yapıyordur ve bu uğurda yalancı çıkıp suratıma tükürülmesine vallahi razıyım)hıçkırıklara boğulan bir eş ve Ahmet Şahin hocamın beni ağlatan yazısına başlık attığı "Kocamın cehenneme girmesini istemiyorum hocam "diye hüngür hüngür ağlayıp herkesi de ağlatan bir eş olsa da vallahi başımı ayağının altına kaldırım taşı olarak koysam." Ama heyhat eşinin ızdırabına ve "sen benim imtihanımsın" diyen eşine "kocadan hoca olmaz" efendi deyip onun kalbinin gözyaşlarına son ver(e)meyen benim kızkardeşim için gözyaşımdan başka sermayem ve kocasına yardımcı olmaktan, öbürünün de hanımına cennette de efendisi olması için çabalamaktan başka çarem de yok yani..Onlar sana ne kardeşim demedikçe de benim yangınım da sürecek, törpülemeye çalıştığım sivridilim de(Selman Sivridilli'yim ya)oynamaya devam edecek.
Kardeşime dedim ki, ya hu bu tarafın polis ve savcılarını işin içindesin biliyorsun, öbür tarafın savcı ve polislerinde zerre kadar merhamet olmaz, rüşvet alanı da bulunmaz, susma hakkı kullandırmazlar, gözünün yaşına bakmazlar, coplarını sen ateşten yok olmuş can havliyle cehennemden tırmanmaya çalışırken başına devamlı indirecek kadar da merhametsizdirler. Sen nasıl bunları düşünmüyorsun, daha doğrusu ben seni nasıl şu durumunda bırakırım benim canım kardeşim, değerli kızkardeşim, nasıııııııııııııııııııııııııııııııl.. Yine hukukuna girdiysem hakkını helal et, ama senden vazgeçemem, Peygamberimizin(a.s.) buyurduğu gibi ne olur secdenle(namaz kılmanla) bana yardım et, ne olur.... Selman SİVRİDİLLİ




emeginize  saglık  rabbim  razı  olsun  güzel  paylasımınız  icin


TinyPortal 2.2.2 © 2005-2022