Sohbet

2024 Nov 17 19:35:37
yusuf35: Ziya Uğur - Hacı Bayram-ı Veli 2017 - 320 Kbps + Flac Kalite Eklendi   TIKLA

2024 Nov 10 23:45:06
yusuf35: Mustafa Aksoy - Hep Birşeyler Var 2005 - 320 Kbps + Wav Olarak Eklenmiştir...  TIKLA

2024 Nov 06 07:14:02
yusuf35: Mustafa Özoruç - Sarmaşık 1993 - 320 Kbps + Wav Kalite Eklenmiştir  TIKLA

2024 Nov 04 13:27:25
yusuf35: Ozan Yusuf Polatoğlu - Beyaz Hüzün 2010 - 320 Kbps + Wav Kalite Eklenmiştir  TIKLA

2024 Nov 03 12:14:32
yusuf35: Berk Özbek - Türkiye'nin Tenoru'ndan İlahiler 2024 - 320 Kbps + Flac Eklendi  TIKLA

Welcome to Ilahi-Ezgi - Manevi Dünyanız. Please login or sign up.

23 Kasım 2024, 05:59:08

Login with username, password and session length

Üye
  • Toplam Üye: 4,298
  • Latest: mdeniz
İstatistikler
  • Toplam İleti: 118,458
  • Toplam Konu: 13,897
  • Online today: 626
  • Online ever: 2,613
  • (21 Ocak 2020, 20:27:20)
Çevrimiçi Üyeler
Users: 0
Guests: 475
Total: 475
Google (2)

En Son Konular

Uğur Bodur - Namın Yürüsün 2003

Başlatan Mehmedim, 02 Temmuz 2010, 00:08:33

« önceki - sonraki »

0 Üye ve 3 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

02 Temmuz 2010, 00:08:33 Last Edit: 12 Aralık 2020, 18:55:17 by Mehmedim

Ugur Bodur - Namın Yürüsün 2003 (12 / 56:05)
---------------------------------------------


Ugur Bodur - 1 Er Mektubu   ( 06:54 )
Ugur Bodur - 2 Gidisine de Gelisine de   ( 02:39 )
Ugur Bodur - 3 Kara Hazer Çicegi   ( 07:43 )
Ugur Bodur - 4 Beni Kavgada Gör   ( 03:45 )
Ugur Bodur - 5 Gölgem Ve Ben   ( 03:12 )
Ugur Bodur - 6 Haydar Haydar   ( 04:21 )
Ugur Bodur - 7 Metris   ( 05:27 )
Ugur Bodur - 8 Bulamayacaksın   ( 03:44 )
Ugur Bodur - 9 Anne   ( 07:32 )
Ugur Bodur - 10 Ölüm Dedigin Nedir ki   ( 02:12 )
Ugur Bodur - 11 Bu Şiiri Sana Yazdım   ( 02:25 )
Ugur Bodur - 12 Namın Yürüsün   ( 06:05 )

[hide thanked=1]

Uğur Bodur - Namın Yürüsün 2003 320 kbps




Uğur Bodur - Namın Yürüsün 2003 Flac


Mediafire
Ugur Bodur - Namın Yürüsün 2003 192 kbps

[/hide]

paylaşım için teşekkür ederim eline sağlık

teşekkürler
BİTMEYEN SEVDAMSIN YA HZ.MUHAMMED S.A.V.


ALLAH (C.C) Razı Olsun kardeşim.
Paylaşım İçin Teşekkürler
Ellerinize ve  Emeklerinize Sağlık

Teşekkür ederim ALLAH razı olsun

Allah (C.c.) Tüm Müslümanlardan Razı Olsun İnşaallah...



Alıntı yapılan: Mehmedim - 22 Nisan 2019, 23:05:10
Albüme 320 Kbps ve Flac Eklendi

ALLAH (C.C) Razı Olsun Kardeşim.
Paylaşım İçin Teşekkürler.
Ellerinize ve  Emeklerinize Sağlık.

Allah razı olsun teşekkür ederim

Emeği Geçenlerden ALLAH Razı ve Memnun Olsun...
☾☆ Mekke'ye Hasret Gönüller İçin, MEKKE FM ☆☽

owner  :  http://mekkefm.com/
owner  :  http://cansuyufm.com/
mail     :  mekkefm@msn.com
Merkez :  Sakarya

ALLAH Razı Olsun Ellerinize ve  Emeklerinize Sağlık Paylaşım İçin de çok Teşekkür ederim

ER MEKTUBU
Annem, o elinde tuttuğun zarf bir ihanet anında örülmüştür
Ve zarfın içindeki kâğıt er mektubudur, görülmüştür
Doğum günüm bugün 3 Aralık
Ve şafak karanlık
Bu mektubu sana yazıyorum anne
Dün sevdiğimle ayrıldık
Son mektubuymuş bana yazdığı
Bir daha yazmayacakmış
Demek demek sevda ayrılığa bir ay dayanırmış
Ve asker ocağında terk edilmek de varmış
Bu mektubu sana yazıyorum anne
Bugün doğum günüm 3 Aralık ve şafak karanlık
3-5 nöbetindeydim dün gece
Bir şarjörün boşluğunda içtim son sigaramı
Ve yorgan gibi örttü üstümü kar siperde
Sabaha karşı biraz içim geçmiş
Hayâlın gözümün önüne geldi anne.
Kız kardeşimi de verdiğinden beri sevdiğine
Bir ben bir de sen kaldın geriye
Üzülme anne! Üşümüyorum
Bekliyorum elim tetikte
Bekliyorum memleketi ve seni
Ve artık beklemiyorum beni beklemeyen sevdiğimi
Beklemiyorum yüreğimi ve aşkımı
Soğuk bir siperde yalnız bırakan sevgiyi
Ve bekliyorum anne elim tetikte
Eğer girerse menzile vurup öldüreceğim
Hem aşkı hem sevgiyi
Geçen gece karakolu bastılar
Kurşunlar yağmur gibi yağdı üzerimize
Garip gelecek belki sana ama
Ortalık bayram yeri gibi oldu anne
Biliyor musun o an hiç korkmuyorsun
Herkes kendini bir sipere atıyor
Ve gecenin karanlığında kurşun yerine
Işıl ışıl yıldızlar yağıyor sanki üzerimize
Ve ölüm aklına bile gelmiyor anne
Yıldızlar yağıyor üzerimize
Ve kurşundan yağmurlar
Ama sadece şehitler ıslanıyor anne
Canlar canlar gidiyor canlar
Kimbilir ne zaman bahar
Doğum günüm 3 Aralık
Hiç saymadım kaç günüm kaldığını
Daha şafak karanlık
Yeni yeni bitmeye başladı dede, torun muhabbetleri
Ve yeni yeni öğrendim tokat yememeyi
Biliyor musun anne zamanla her şeye alışıyor insan
Akşam postalları boyayıp yatmaya
Sabah içtimaa kalkmaya
Barut kokusuna tüfeğe havai fişeğe
Nohuta ve kara şimşeğe
İnsan her şeye alışıyor anne
Hele bir de olmasa şu çarşı izni
Doyasıya yemek yemek
Ve eşe dosta telefon etmek
Hele bir de olmasa
Her şeye alıştım da bir alışamadım sevdiğimin
Başkasına gidişine
Benden saklama anne
Sen de biliyorsun bir haftaya kadar
Nikâh masasına oturacağını
Kızma ama anne
Bu terk ediliş ya firara gebe
Ya da bir daha hiç dönmemeye
Sitemim sana değil anne
Ama bu terk ediliş
Ya firara gebe
Ya da bir daha hiç dönmemeye
Geçen gece yine karakolu bastılar
Kurşunlar yine yağmur gibi
Yağdı üzerimize,
Garip gelecek belki sana ama
Ortalık bayram yeri gibi oldu
Biliyor musun?
O an hiç kokmuyorsun
Herkes kendini bir sipere atıyor
Ve gecenin karanlığında
Kurşun yerine ışıl ışıl yıldızlar yağıyor üzerimize
Ve ölüm akılına bile gelmiyor anne.
Yıldızlar yağıyor üzerimize
Ve kurşundan yağmurlar
Ama sadece şehitler ıslanıyor anne
Ama sadece şehitler ıslanıyor anne

GİDİŞİNE DE GELİŞİNE DE
Gidiyorsun yokluğunu da götür
Gidişine de gelişine de
Tarihini tekrar alacaktın vazgeçmedi vedadan
Susuzluktan çatlaklar çizmiş toprak
Dönmeye kurumuş yüzüm gidiyorsun
Geldiğin kadar git ruhum kabuğunu yeniliyor hazır
Sen de bir başkasını tanımadan git
Birazdan başlar ara hüzün taksimi
Ağlayan kemanlar hıçkırıklı kanunlar
Gecesi günü karışmış rüyalar
Zamansız yiten aynalar gibi
Yaprağın kaçışı daldan sonbaharın tuzağıdır aşka
Demek gidiyorsun bende kaldığını bilmeden
Sesini de al sessizliğini de düşünü de dalgınlığını da
Git gidiyorsan
Benim kitabımda gidene kal demek yok
Gidişine de gelişine de

KARA HAZER ÇİÇEĞİ
Ah yaban gülü
Ah kara hazer çiçeği
Ah gurbetin şivan yıldızı
Bir dağda bıraktığım bir dağda bulacağım leyla menekşesi
Günyüzü görmemiş memleket gülüm
Olursa olursa bir yağlı kurşundan ölümüm
Bir seherde açsınlar bağrımı
En deli rüzgârlar essin
Ne yiğitti desinler ne filinta ne hercai fiyaka
Dönüp baktıkları zaman
Bir Oltu tesbihi
Bir gümüş tabaka
Bitlis tütününden yarım kalmış bir sarma cigara
Şeyh İzzettin'in dünyanın bütün çocuklarına yazdığı muska
Ve sevda adına kurutulmuş bir karanfil bulsunlar
Mintanımın altında
Ah yaban gülü
Ah kara hazer çiçeği
Ah gurbetin şivan yıldızı
Leyla menekşesi
Yağmurlu bir akşamda duldada
Dedemden öğrendim ilk duam gibi
Yeşil ceviz altında koşturan karınca gibi
Harran üstünde her gece parlayan süreyya gibi
Emek gibi
Toprak Gibi
Kan gibi hoyrat gibi
Adilcevaz fırtınası, yedi dağın eşkıyası gibi
Yasak gibi
Bayrak gibi
Baskın gibi
Erişilmez bir şeydi seni sevmek
Ah leyla menekşesi
Ah yaban gülü
Ah yaktığım o içli türkü
Hani o zalim diyen, hani o hayın
Hani o kaç para eden perakendesi şu üç kuruşluk perişan darı dünyanın
Hepimiz geldik zulümlere
Hepimizin içinde biraz düşünce biraz öfke
Toprak damlar altında uykusuz bekledikçe
Şeyh İzzettin'i toprağa verdiğimiz gece
Sakalları ağardı dünyanın
Yedi yıldız koptu gökte
Yedi yumruk yedim yüzüme
Sevdim seni ve yakalandım
Ah Leyla menekşesi
Ah yaban gülü
Ah kara hazer çiçeği
Sattılar beni pazarda
Göğsüme şifasız ecza sürdüler
Ve yürüdüler gençliğimin üzerinde
Yağmur da yağıyordu kuşlar da vardı
Uzandım yıldızlara tutamadım
Saçlarım ağardı şehir zindanlarında
Âlem uykudaydı
Adilcevaz uykudaydı
Sevdam, menekşem, memleket gülüm uykudaydı
Kuyudaydım saçlarım ıslanmıştı
Sahtiyan uykudaydı
Çıplaktı üzerim mintanım kana bulanmıştı
Ah kara hazer çiçeğim sen uzaktaydın
Yıldızlar uzaktaydı
Zühre uzaktaydı
Tarık uzaktaydı
Adilcevaz uzaktaydı
Şeyh İzzettin uzaktaydı
Memleket uzaktaydı
Ah bir dağda bıraktığım bir dağda bulacağım Leyla menekşesi
Ah gurbetin şivan yıldızı
Sen de böyle gideceksen
Memleket böyle ağlayacaksa
Ben kabuslarına tabir düzeceksem şehir eşkıyalarının
Kıyamet diyeceksem
Ve seni bekleyeceksem
Bütün kuyulara
Bütün suna boyunlu dağlara adını bağıracaksam
Yırtılan mintanın, akan kanın, ağaran saçların
Ve memleketin için dön diyeceksem dön
Dön yaban gülü
Dön kara hazer çiçeği
Dön gurbetin şivan yıldızı
Dön Leyla menekşesi
Memleket gülü
Yağmurlu bir akşamda duldada
Dedemden öğrendiğim ilk duam gibi
Yeşil ceviz altında koşturan karınca gibi
Harran üstünde her gece parlayan süreyya gibi
Emek gibi
Toprak gibi
Kan gibi
Hoyrat gibi
Adilcevaz fırtınası, yedi dağın eşkıyası gibi
Yasak gibi
Bayrak gibi
Baskın gibi
Erişilmez bir şeydi seni sevmek
Ah yaban gülüm ah Leyla menekşesi
Bir seherde açsınlar bağrımı
En deli rüzgârlar essin
Ne yiğitti desinler ne filinta ne hercai fiyaka
Dönüp baktıkları zaman
Bir Oltu tesbihi
Bir gümüş tabaka
Bitlis tütününden yarım kalmış bir sarmal cigara
Şeyh İzzettin'in dünyanın bütün çocuklarına yazdığı muska
Ve sevda adına kurutulmuş bir karanfil bulsunlar mintanımın altında
Ah yaban gülüm
Ah kara hazer çiçeği
Ah gurbetin Şivan Yıldızı
Ah bir dağda bıraktığım bir dağda bulacağım Leyla menekşesi
Seni sevmek var ya seni sevmek
Seni sevmek memleket memleket
Seni sevmek

BENİ KAVGADA GÖR
Geçer gözüm
İçimizden bir aşk geçer ve keder
Ve heder olmuş bir hayat
Nasıl geçerse zehir damarlarımızdan
Öyle yavaş öyle deşer de geçer
Koyarlar cesaretimizi bir sokağın tabelasına
Binlerce çocuğa adımızı verirler
Bize ölüm bize kurşun bize hançer neyler
Neyler ömrünü cebine koymuş adama yağlı mavzer
Geçer gözüm
Buradan bir destan gibi öfke bir alev gibi buluştuğumuz günler geçer
Ben boynumu ipe verdim o gece
Memleket kadar bir nara düşer
Yıkılmış Sokaklar 'ın pusularına
Akşam sofralarına aç karnına yüreğim düşer
Beni adamdan sayma
İlk gözyaşı
İlk yere düşen damla
İlk kancık tuzaklara düştüğümüz hayınlığın hatırına
Hani cebimizde iki satır mektubu yarım bıraktığımız sevdanın
Hani son bir umutta tutunduğumuz arkadaşlarımız
Ve kaygan ve ıslak ve kaypak sabahı Ankara'nın
Ve bilsen
Tek başına büyür intikam aşk ve sen
Geçer gözüm
İçimizden bir aşk geçer
Ve keder
Ve heder olmuş bir hayat
Nasıl geçerse zehir damarlarımızdan
Öyle yavaş öyle deşer de geçer

Beni son kez kavgada gör
Son kez arkadan vurmacasına bütün ihanetlerin
Sonra şöyle saçlarımı savurup ecel saatine
Sonra son kez alnından vurulmacasına aşkın
Ve bir eşkıyalık yapıp
Basınca bütün evlerini yakınca Ankara'nın
Bana bu şehri yakmış desinler
Bana bu şehri yıkmış desinler
Beni son kez kavgada gör
Ya bir de sen düşersen ellerimden
Ya bir de kimsesizsem
Ya ölüm kadar sevdiğim cesaretim yan çizmişse
Nihayetsiz uğraşlarda yorgunsam
Son mermim avucumda
Bir sabah basar giderim kalbine namımın
Sıkar giderim
Avucumda mermim menekşem ve arkadaşlarım
Arkadaşlarım

GÖLGEM VE BEN
Gölgem ve ben varız yalnız bu şehirde
Bazen sağımda
Bazen solumda ama hep yanımda
Nerede olursam olayım
Nereye gidersem gideyim
Bazen önümde
Bazen arkamda
Belki mecburiyetten
Belki zoraki gidebilseydi kaçabilseydi belki
O da giderdi bırakırdı peşimi
Evet gitti
O da yok şu an yanımda
Hayır hayır günahını almışım
Işığını kaybetmiş olacak geldi işte
O bile buluyor ışığını
Ne olurdu ben de bulabilseydim
Karanlığın
Gece ve gölgem gibi
Hayır hayır onları ay aydınlatıyor
Bense karanlığım
Ve ve yokuşum
Sen sen yoksun
Git artık
Bıktım sana yenilmekten
Yalnız arkamda olduğun zaman
Geçebiliyorum seni
Ama arkama bakmak istemiyorum
Yenildiğini göremiyorum
Çünkü orada seni
Çünkü orada ışığını benden alan
Hatalarımı görüyorum

HAYDAR HAYDAR
Ben melamet hırkasını kendim giydim eynime
Arı namus şişesini taşa çaldım kime ne
Haydar Haydar taşa çaldım kime ne
Ben melamet hırkasını kendim giydim eynime
Arı namus şişesini taşa çaldım neyleyim ah Haydar Haydar
Taşa çaldım neyleyim
Arı namus şişesini taşa çaldım neyleyim ah Haydar Haydar
Taşa çaldım neyleyim
****
Kâh Çıkarım Gökyüzüne seyrederim âlemi
Kâh inerim yeryüzüne seyreder âlem beni
Haydar Haydar seyreder âlem beni
Sofular haram demişler bu aşkın şarabına
Ben doldurur ben içerim günah benim kime ne ah
Haydar Haydar günah benim kime ne
Ben doldurur ben içerim günah benim kime ne ah
Haydar Haydar günah benim kime ne
****
Nesimi'ye sormuşlar o yar İle hoş musun?
Hoş olayım olmayayım o yar benim kime ne
Haydar haydar o yar benim kime ne
Nesimi'ye sormuşlar o yar İle hoş musun?
Hoş olayım olmayayım o yar benim kime ne ah
Haydar haydar o yar benim kime ne
Hoş olayım olmayayım o yar benim kime ne ah
Haydar haydar o yar benim kime ne
Hoş olayım olmayayım o yar benim kime ne ah
Haydar haydar o yar benim kime ne

METRİS
Ben hep on yedi yaşındayım
Demir kapının her açılışında
Her ayak sesinde içime sığmaz yüreğim
Her türlüsünü tattım acının ve ızdırabın
Yalnız seni özlerken kendimi yenemedim
Çünkü senden gayrısı haram
Şu Metris 'in önü bir uzun alan
Bir tek seni sevdim gerisi yalan
Senin hasretindir hücreme dolan
Bir tek seni sevdim gerisi yalan
Senin hasretindir hücreme dolan
Bir tek seni sevdim gerisi yalan
Gerisi Yalan Gerisi Yalan
Şu Metris 'in önü bir uzun alan
Bir tek seni sevdim gerisi yalan
Senin hasretindir hücreme dolan
Yalnız seni sevdim gerisi yalan
Cigara çekmedi canım hiç çıkarken havalandırmaya
Olmadı avluda atılmış voltam hiç
Hele masmavi bir denize atılmış olsam
Hiç mi hiç
İçerde bıraktım dünyayı parmaklıklarla bölünmüş olarak görmeye alışık gözleri
Ve senin için yazdığım şiirleri sözleri
Sana olan aşkımı defterlere değil Metris'in duvarlarına yazdım
Uykusuz geçen geceler akıllara zarar
Kıramazdı beni duruşmada kırılan kalem
Senin görüşlere gelmeyişin kadar
Parmaklıkların elime bulaşan pası
Havalandırmadan gelen hela kokusu
Işıksız ve ufuksuz Hücremde Gözlerim kuvvet kaybındaydı
Bir şişin ucundaydı ölümün korkusu
Ve özgürlük kravatlıların avucundaydı
Bir kazaydı gelişin
Ya seni sevmişim bir masaldı
On yedi yıl on beş gece bir ranzaydı yattığım
Bir de oturduğun masaldı
Ben gençliğimin En tutkulu aşkını kağıtlara değil
Gönlümün en derine aralarını kalemle değil tırnaklarımla metrisin duvarlarına yazdım
Hücremdeyim hasretine yanarım
Aklıma geldikçe sana ağlarım
Kanım içime akar da kanarım
Beni anlamadın ona yanarım
Kanım içime akar da kanarım
Beni anlamadın ona yanarım
Ve kanayan ellerime tuz bastım
Çok mektup yazdım sana
Ama hiç yollamadım
Ben sana olan mektuplarımı metrisin duvarlarına yazdım
Ve üzerine zarf değil
Mahpushane kapılarını kapadım
Şimdi bir şey yok yanımda senden kalan
Şu Metris'in Önü Bir Uzun Alan
Benim sevdam gerçek
Senin aşkın yalan

BULAMAYACAKSIN
Sakın gelme
Ben yokum
Mehtap yok
Ay ışığı görünmüyor
Güneşi alıp götürmüşler
Ortada ne mavi ne de sarı
Yıldızlar epeydir kayıp
Bilinmiyor nerede oldukları martılar susmuş
Denizin tadı tuzu kalmadı artık ne balık
Ne de kuş
Tenha kaldı buraları
Gemiler yol kesiyor gökyüzü solgun
Karanlık hiç bitmiyor geceler uzun
Gelme bulamayacaksın
Kanlıca'yı kana bulamışlar her yer paramparça
Meyhaneler kapalı
Kadehler kırık
Gönüller boş
Şarkılar yarım kalmış bütün balıkçılar sürgünde
Necmi abi yaşamıyor
Yelkenliler tutuşmuş ağaçlar isyan ediyor
Yapraklar yerlerde
Cam güzelleri hep solmuş
Rüzgâr gülü matemde
Gelme bulamayacaksın
Sokaklar soğuk
Ellerim cebimde kafamda sonsuz bir boşluk
Yüreğimi koynuma almış ağır ağır yürüyorum
Yollarım kapanmış
Kanım kurumuş gözlerimde sinsi bir nem
Ah bu benim bitmeyen çilem
Gelme bulamayacaksın
Günler gelir geçer elbet
Yıllar gelir geçer
Her geçen seni benden parça parça götürür sen gideni
Bir daha gelir mi sandın
Var git başımdan yavrum var git
Ben yalnızlıktan korkmam fena yanıldın
Arama bulamayacaksın

ANNE
Sokakları yok bu kentin anne
Çırılçıplak kaldım izbe mekânlarda
Günahlarımı örtecek hiçbir şey yok üzerimde
Bedenimi kemiriyorken leş kargaları
Ellerimle kollarımla sımsıkı örtüyorum başımı beynimi kemirmesinler diye
Bir tek o kaldı bana ait
Anılarımı da orada saklıyorum
Bir de sevgili yüzün
Ne olur anla anne
Bu kent boğuyor beni
Çağır artık
Çağır ki bitsin bu sürgün
Sen bilirsin her gün aynı yaşamanın burukluğunu
Ve bu ayrılıktan kurtulmanın her gün farklı bir yemek yapmak olduğunu
Her şey eskisi gibi olsa diyorum cebime harçlık koysan yine mutfak masraflarından attırarak
Ve yine senin haylaz oğlun olsam
Günlerce uğramasam
Ve sen beni evde tedirgin beklerken hiçbir şey
Olmamış gibi girsem kapıdan içeri gecenin bir vakti
Yatağımı serili bulsam
Uyanık olduğunu bilmiyormuş gibi yaparak yatağıma kıvrılsam
Ve sen usulca gelip bana baksan
Üzerimi örtsen
Sokakları yok bu kentin anne
Ve günler geçtikçe kısalıyor yıllar yaşandıkça daha da anlamsızlaşıyor
Ömrümü kaybettim anne tarihin bir sayfasında
Ne yazık ki
Artık geri dönüş yok ve bundan sonra sayfaları her çevirişimde
Tekrar tekrar bulacak ve kaybedeceğim
Öyle ya sen nereden bileceksin bütün bunları
Bir kez olsun anlatmadım ki kendimi sana
Sen türlü meraklar içindeydin
Muhtemelen çeşitli teoriler üretiyor kafanda bana ilişkin
Oysa oysa ben kendim varoşlarında
Meydanlarında ya da amfilerinde okulların
Serüven peşindeydim
Derdim kendimleydi herkesleydi şimdi olduğu gibi
Sense üşütmenin derdindeydin sıkı sıkı
Giydirirken beni bilemezsin sıkı giyinmenin soğuklardan değil ama en azından
Joplardan koruduğunu dedim ya
Hiç anlatmadım ki bunları sana
Biliyorum
Biliyorum işkencedir bir anne için oğlunu tanıyamamak
Ve tanımak için çabaladıkça
Ondan daha da kopmak
Galiba galiba biz hiç ana oğul olamadık
Arkadaş da olamadık
Sanırım bu yüzden aşkı tatmadım hiç
Çünkü annemi tanımadım
Hep hırçındım sana karşı biliyorum
Anneciğim demedim
Bunu da biliyorum
Seni seviyorum da demedim
Lanet olsun
Galiba bu yüzden hırçınlığım o ürkek kıza karşı
Ve biliyor musun anne
Ona da hiçbir zaman seni seviyorum demedim
Sana olduğu gibi ona da kendimi anlatmadım
İstedim ki uzun bir yolculuğa çıksın beni arayıp bulsun
Ve her gün yeniden tanısın
Aşk buydu çünkü bana göre ne istediğimi anlatmadığım için
Bunu hiçbir zaman bilemedi ne garip değil mi?
Tıpkı sana olduğu gibi
Şimdi ikiniz de umutları olmayan bu kentte bırakıp gittiniz beni
Anılardan artırarak yüreğime koyduğunuz sevgiyle
Bırakıp gittiniz beni
Şimdi üçümüz de ayrı bir köşesinde iken evrenin kıymeti ne olabilir ki bu itirafın
Umutları yok bu kentin anne
Bu kentte hüzünler hüküm sürüyor günah defterimin dolmasını bekleyemedim
Ve kendime özgü bir cehennem yarattım
Belki diyorum belki bir gün evrenin
Herhangi bir köşesinde buluşuruz
Bir sürgün bir ana bir sevda
Ama yine de umutları yok bu kentin anne

ÖLÜM DEDİĞİN NEDİR Kİ
Ölüm dediğin nedir ki can dediğin kaç kuruş
Ölüm ayrılığa çare mi ki ey sevdiğim
Sevdiğim Kara Gözlüm Al Yazmalım Suna Boylum
Yoluna Kurban Olduğum Yar
Söyle Daha kaç Can istersin
Söyle Daha kaç Can istersin
Ölüm Dediğin nedir ki can dediğin kaç kuruştur
Ölüm ayrılığa çare mi ki ey sevdiğim
Sevdiğim Kara Gözlüm Al Yazmalım Suna Boylum
Yoluna Kurban Olduğum Yar
Söyle Daha kaç Can istersin
Söyle Daha kaç Can istersin
Bir canımı gözlerine bir canımı uğruna
Yüreğine de bir can verdim
Son canım da Hasretine Hasretine gitmesin
Son canım da Hasretine Hasretine gitmesin
Ah sevdiğim gitmesin
Bir canımı gözlerine bir canımı uğruna
Yüreğine de bir can verdim
Sol canım da hasretine gitmesin
Sevdiğim gitmesin

BU ŞİİRİ SANA YAZDIM
Bu şiiri sana yazdığımdan bile haberin yok
Oysa oysa satırları birleştirerek mısralar oluşturuyordum senin için gizliden gizliye
Öyle ya nereden bileceksin içimde sana yazması için bir şair büyüttüğümü
Nereden bileceksin içimdeki yangının büyüklüğü
Hiç bahsetmedim ki sana bunlardan
İçimdeki fırtınanın
Dakikada kaç kilometre hızla yol aldığını hiç anlatmadım ki sana
Bu şiiri sana yazmaktayım
Senin hala haberin yok
Nereden bileceksin yüreğini yüreğime kelepçelediğimi
Silâhımın şarjörüne kurşun diye seni koyup
Her gece kalbime sıktığımı nereden bileceksin
Bileyleymişsem bütün bıçaklarını sana dokunabilmek ihtimali olan elleri kesmek için
Sebebi sana hiçbir zaman söylemediğim
Söylemeyeceğim o iki kelimedir
Bu şiiri sana yazdım
Ama senin hiçbir zaman bundan haberin olmayacak
Senin bundan haberin olmayacak

NAMIN YÜRÜSÜN
Deniz Feneri
Hüzünlü bir kış günü başladı yolculuğun
Çocukluğun Yıkık kentlerde ve kesme kaya caddelerde
Ahşap evlerde geçti Okuma yazmayı öğrendiğin
Gazetelerdeki terör sayfaları
Ve Haliç tersanelerinde korsanlar
Evden çıkarken vedalaşırdı babalarla evlatlar
Her sokağın başında anaların isyanı dururdu
Ve günler kısa ama geceler uzun olurdu.
Bir kurşun bir liraya
Ve bir hayat bir kurşuna mal olur,
Senin doğduğun yerlerde
İnsanlar can evinden vurulurdu.
Sen Deniz Feneri
Sarayburnu'nun dimdik delikanlısı
Yavuz zırhlısında deniz piyade eri
Yetmiş ikiye dört çakı gibi asker
Arkadaşının kaza kurşunu izini sırtında taşıyan
Ve giderken bıraktığı sevdiğini döndüğünde bulamayan...
Yıkar mı bizi bu sevda!
Bir aşk delikanlıyı bozar mı be adam?
Hadi kalk!
Eski günlerde olduğu gibi
Karanlığa yine ışık yak!
Arka bahçedeki mahalle kavgalarında
Kaşına sapan taşı geldiği günden beri
Hani kanına kanımı sürdüğüm o günden beri
Can dostum ve kan dostum
İster kalbine gömdüğün sevdamın aşkına
İster Allah'ın aşkına..
Kalk bir ışık yak ve bir kor düşür yüreğimize
Savaşmak ne güzel bir şey uğruna
Ve yeniden âşık olmak..
Ve Sen Deniz Feneri
Sarayburnu'nun dürüst delikanlısı
Kalbine gömdüğün aşkın
Gönlündeki sevdan ve aydınlık gözlerinle
Senin işin karanlığa korkuturcasına bakmaktı
Ve sana en yakışmayan şey ağlamaktı.
Deniz Feneri
Unutmadık o günleri
Sevdamız yüreğimizde gizli kalır
Ve mahallenin kızına âşık olmak
Ayıp sayılırdı
Bir kıza âşık olmak bir de parkayı çıkarmak haramdı
Ve dünya dedikleri şey aslında yalandı.
Paranın geçmediği günler vardı gençliğimizde
Ve namerdin yıkamadığı mertliğimiz
Silah çekmek ve tesbih sallamak değildi delikanlılık.
Tesbihi çekmek, silahı saklamaktı
Yazık.
Gün geldi delikanlılık kabadayılığa yenildi
Sonra üç kuruşa satılan sevdalar ve ucuz aşklar
Artık senin işin değildi...
Sen Deniz Feneri
Sarayburnu'nun dik ve yitik delikanlısı
Ne geçmişten yükselen ağıtlar anlıyor seni
Ne de geleceğe satılan aşklar
Sen doğarken bir ölüm şaşkınlığıyla
Gökyüzüne uzanmış düşmanlık türküleri
Suçüstü yakalanırken en güzel umutların
Gözlerini bir ihanet anında açmışlığın
Ve yakmışlığın gecenin karanlığına en derin aydınlığını.
Hey Deniz Feneri!
Parayla satın alınamayacak aşkların sevdalısı
Çektiğin çileleri özenle saklıyorsun seyir defterinde
Sarayburnu'nun dimdik ve yakışıklı delikanlısı..
Gidiyorsun belki Deniz Feneri
Sana "kal" diyemem giderken
Sevmek kadar ölmek de kader
Ama giderken bile ışığın yol göstersin kayıp gemilere
Gözlerin gökyüzünü aydınlığa bürüsün
Ve sen ölsen bile bir gün
Namın yürüsün,
Ve sen ölsen bile bir gün
Namın yürüsün...

TinyPortal 2.2.2 © 2005-2022