Sohbet

2024 Nov 17 19:35:37
yusuf35: Ziya Uğur - Hacı Bayram-ı Veli 2017 - 320 Kbps + Flac Kalite Eklendi   TIKLA

2024 Nov 10 23:45:06
yusuf35: Mustafa Aksoy - Hep Birşeyler Var 2005 - 320 Kbps + Wav Olarak Eklenmiştir...  TIKLA

2024 Nov 06 07:14:02
yusuf35: Mustafa Özoruç - Sarmaşık 1993 - 320 Kbps + Wav Kalite Eklenmiştir  TIKLA

2024 Nov 04 13:27:25
yusuf35: Ozan Yusuf Polatoğlu - Beyaz Hüzün 2010 - 320 Kbps + Wav Kalite Eklenmiştir  TIKLA

2024 Nov 03 12:14:32
yusuf35: Berk Özbek - Türkiye'nin Tenoru'ndan İlahiler 2024 - 320 Kbps + Flac Eklendi  TIKLA

Welcome to Ilahi-Ezgi - Manevi Dünyanız. Please login or sign up.

22 Kasım 2024, 23:42:19

Login with username, password and session length

Üye
  • Toplam Üye: 4,298
  • Latest: mdeniz
İstatistikler
  • Toplam İleti: 118,458
  • Toplam Konu: 13,897
  • Online today: 746
  • Online ever: 2,613
  • (21 Ocak 2020, 20:27:20)
Çevrimiçi Üyeler
Users: 3
Guests: 390
Total: 393

En Son Konular

Dua kaderi değiştirir mi

Başlatan münih, 25 Mayıs 2015, 15:56:30

« önceki - sonraki »

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Dua kaderi değiştirir mi?

Bazı insanlar kaderde varsa duanın etkili olmayacağını savunurlar. Dolayısıyla dua etmemiz boşunadır derler.
Bu yanlıştır. Bunu söyleyenler İslam'ı anlamamıştır. Çünkü
"Andolsun ki sizi biraz korku ve açlıkla, bir de mallar, canlar ve ürünlerden eksilterek deneriz. Sabredenleri müjdele." (Bakara 155)
Bu ayette de gördüğümüz gibi bela ve musibetler bizim için birer imtihandır. Biz dua ederek yakararak bize imtihan olacak bu belaların def edilmesini sağlarız. Ayrıca, duanın karşılığı sadece bu dünyada verilmez. Çokça dua eden yakaran kişiler bundan dolayı ayrı bir ecir alırlar. Dua konusu uzundur. İnşallah ayrı bir yazı olarak bu konuya değiniriz.
Aynı şekilde sadaka da bela ve musibeti def eder. Çünkü bütün bunlar bir imtihan iken biz Allah'a samimiyetle yöneldiğimizden ödüllendiriliriz.

BELA – MUSİBET KONUSU

Bela ve musibetler aynı zamanda kula verilen imtihandır. İmtihanı sadece kötü olaylarda görmemek gerekir. Bazen makam, mevki, para ve kadın da imtihandır. Yani zenginlikler ve lütuf da imtihandır.
İmtihana karşı en büyük silahımız sabır, şükür ve duadır. Bu silahlarla imtihan başarılı sonuçlanır ve hem de gelebilecek daha zorlu sorulara karşı önlem alınır ya da o imtihanlar gelmeden dua kalkanıyla yok edilir. Çünkü "Andolsun ki sizi biraz korku ve açlıkla, bir de mallar, canlar ve ürünlerden eksilterek deneriz. Sabredenleri müjdele." (bakara 155) ayeti ile musibetlerin bir imtihan olduğunu görüyoruz.
Kul, Allah'a yönelerek ona sığınarak ve dua ederek bu belaları def edebilir, hatta bela ve musibet okları gelmeden dua kalkanı onu engelleyebilir. Peygamberimiz "Dua mü'minin silahıdır" demesi boşuna değildir.
Şunu unutuyoruz, biz dünyaya imtihana geldik. Zevk ve eğlenceye gelmedik. Dolayısıyla tüm saldırılar bir imtihan. Buna da sabır, şükür, tevekkül dua gibi kalkanlarla ve zırhlarla baş ederiz.
Hepimiz imtihandayız
Kimimiz varlıkla
Kimimiz yoklukla

TASAVVUF KADERCİLİĞİ Mİ SAVUNUR?

Cahil sufi ve meşayih, farkına varmadan kaderci bir tasavvufu savunmaktadırlar.
Halbuki tasavvuf kaderciliğe karşıdır. Zaten tasavvufun kendisi kişinin kendisini değiştirme mücadelesidir. Bu bile aslında özgür irade ile ilgilidir.
Yıllarca bize tasavvuf kadercidir diyerek bir anlamda tasavvufu buraya hapsetmek istediler. Halbuki tüm meşayih mücadelecidir. Cihat etmişlerdir. İslam'ın Anadolu'da yayılması dervişler ve alperenler kanalıyla olmuştur. Tasavvuftaki sabrın yanlış anlaşılması sonucu kadercilikle itham edilmektedir.
Sabır aslında pasif bir direniştir. Mücadele edilecek ve bu mücadele sonucunda oluşan ezaya sıkıntıya dayanmaktır sabır...

SEBEPLER DÜNYASI

Tasavvufta bu dünyaya alemi esbab (sebeler dünyası) denir. Yani her şey sebep sonuç ilişkisi içinde cereyan eder. Biz buna sünnetullah da diyoruz. (laikler de buna doğa kanunu - fizik kuralları diyorlar).
Allah bizlere sebepleri araştırmamızı söyler.
Hz. Ömer devesini bağlamayan bir bedeviye neden böyle yaptığını sorduğunda
"Ben Allah'a tevekkül ediyorum" sözüne
"Sen deveni bağla, ondan sonra tevekkül et" diyerek sebeplere göre hareket etmemizi tavsiye etmiştir.
Allah bu dünyada her şeyi sebep ve sonuç ilişkisine göre yaratmıştır. Eşyaya da belli özellikler vermiştir. Biz buna sünnetullah veya fizik yasaları diyoruz. Biz bir şeyi istediğimizde o sebep sonuç ilişkisine göre konulmuş olan kanunlar işler ve o fiil gerçekleşir. Allah'ın müdahalesi olur belli zamanlarda (peygamberlerle, dualarla). Ayrıca, kişinin dua etmesiyle de bela ve musibetler def edilebilir. Ama Allah kendi koyduğu kanunların aksine bir durumu ancak mucize, keramet veya istidraç unsurlarında muhalefet eder.
Adem Simith Milletlerin Zenginliği kitabında serbest piyasa yasalarını anlatırken anlam veremediği ve piyasadaki ani değişimler için görünmeyen el kavramını kullanmıştır. İşte aslında o görünmeyen el Allah'ın müdahalesidir.
Allah, Peygamberlerle, dualarla, felaketlerle ve bazen de sosyal olaylarla müdahale eder. Tarih çok dikkatle okuduğunuzda toplumların ani olarak farklı bir yöne aktığını görürsünüz. İşte burada bir kırılma söz konusudur. Bu bir anlamda ilahi müdahaledir. Sümer uygarlığın ani olarak ortaya çıkması, Yunanistan'da Felsefe ve bilimsel hareketlerin ortaya çıkışı bunlar bir anlamda müdahalelerdir. (Peygamberler, savaşlar, felaketler vb...)
Bize düşen sebeplere sarılmaktır. Yani devesini bağlamayıp tevekkül yaptığını söyleyen bedeviye Hz. Ömer deveni bağla ondan sonra tevekkül et demiştir. Biz de burada sebepleri yerine getireceğiz. Elimizden geleni yapacağız. Ondan sonrası takdiri ilahi. Sebepleri yerine getirmeyip kendi hatalarımızdan kaynaklanan sonuçlar ortaya çıktığında bunu kadere yükleyerek açıklamaya kalkışırsak cüzi iradeyi yok saymış oluruz. Sorumluluktan kaçınmış oluruz. İmtihan olmaz.

TEVEKKÜL KADERCİLİK MİDİR?

Kadercilikle karıştırılan bir diğer kavramımız da tevekküldür.
Birçok insan ve sufi tevekkül yaptığını sanarak aslında kadercilik yapmaktadır. Tevekkül, Hz. Ömer'in de belirttiği gibi deveyi bağladıktan sonra Allah'a teslim olmaktır.
Çiftçinin ürün elde etmek için tohumu serpmesi ve diğer işlemleri yapması onun iradesidir. Tohumu attıktan sonra ürünün iyi olması ve hava şartlarının uygun olmasını beklemesi de tevekküldür.
Yani sebepleri yerine getireceğiz ve ondan sonra işi Allah'a bırakacağız. Sebepleri yerine getirmeden bırakmak kaderciliktir ve o yanlış bir anlayıştır.
"Bir kere azmettin mi artık Allah'a tevekkül et" (Ali İmran 159) Yani karar verme bize ait. Ama karar verdikten sonra Allah'a sığınıp olayın güzel bitmesi için ona yöneleceğiz.
"Eğer Allah size yardım ederse, artık sizi yenilgiye uğratacak yoktur ve eğer sizi 'yapayalnız ve yardımsız' bırakacak olursa, ondan sonra size yardım edecek kimdir? Öyleyse mü'minler, yalnızca Allah'a tevekkül etsinler." (Ali İmran 160)
Tevekkül, Müslümanların kadere olan inançlarının bir sonucudur. Tevekkül eden kimse, Allah'a kayıtsız şartsız teslim olmuş, kaderine râzı kimsedir. Fakat, nasıl kadere inanmak tembel tembel oturmayı, her şeyden el etek çekmeyi gerektirmiyorsa, tevekkül de tembellik ve miskinliği gerektirmez. Gerçek mütevekkil, çalışmadan kazanılamayacağını, ekmeden biçilemeyeceğini, amelsiz Cennet'e girilemeyeceğini, ihlâsla ibâdet ve tâatte bulunmadan Allah'ın rızâsına kavuşulamayacağını bilir.
Hz. Ömer (r.a.), Medine'de boşta gezen bir gruba: "Siz necisiniz?" diye sordu. Onlar da: "Biz mütevekkilleriz" dediler. Bunun üzerine büyük halife: "Hayır, siz mütevekkil değil, müteekkil (yiyici)lersiniz. Siz yalancısınız. Tohumunu yere atıp (toprağa ekip) sonra tevekkül edene mütevekkil denir" dedi.

İbrahim Halil Er

Teşekkür ederim ALLAH razı olsun

emeginize  saglık  rabbim  razı  olsun  güzel  paylasımınız  icin


TinyPortal 2.2.2 © 2005-2022