Sohbet

2025 Feb 22 23:45:30
yusuf35: Necmettin Aslan - Fatih Çıtlak - Yerden Göğe Kalbe Çağrı 1990 - 320 Kbps + Wav Kalite Güncellendi...  TIKLA

2025 Feb 20 17:21:26
yusuf35: Abdurrahman Önül - Gecemde Doğansın ve Yalan Dünya Eserleri 320 Kbps Olarak Single Eserlere Eklendi...   TIKLA

2025 Feb 20 17:04:56
yusuf35: Mustafa Doğan Dikmen - Uşşak Faslı 1999 - 320 Kbps + Wav Kalite Güncellendi    TIKLA

2025 Feb 18 01:23:11
koksal: Abdurrahman Önül - Yalan Dünya 2025 - 320 Kbps ekleyebilirmisiniz lütfen?

2025 Feb 17 14:43:36
By_Caner: selam bende moderatör olmak istiyorum acaba şartları yerine getirebilirmiyin?

Welcome to Ilahi-Ezgi - Manevi Dünyanız. Please login or sign up.

23 Şubat 2025, 15:00:56

Login with username, password and session length

Üye
İstatistikler
  • Toplam İleti: 118,666
  • Toplam Konu: 13,901
  • Online today: 105
  • Online ever: 2,613
  • (21 Ocak 2020, 20:27:20)
Çevrimiçi Üyeler
Users: 1
Guests: 68
Total: 69
yusuf35
Google (3)

En Son Konular

Yaşar Yürek - Aşk Rüzgarı

Başlatan islamhakyolu, 01 Eylül 2010, 12:57:47

« önceki - sonraki »

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

islamhakyolu


Yaşar Yürek - Aşk Rüzgarı (10 / 42:26)
---------------------------------------
Yaşar Yürek - Aklıma Yine Sen Geldin   ( 05:47 )
Yaşar Yürek - Arzuhal İçin   ( 03:09 )
Yaşar Yürek - Bir Telli Kavak   ( 03:52 )
Yaşar Yürek - Çocuklar   ( 05:26 )
Yaşar Yürek - Dilimin Ucunda   ( 01:34 )
Yaşar Yürek - Emanet   ( 04:48 )
Yaşar Yürek - Ey Taş Senin   ( 04:25 )
Yaşar Yürek - Sürgün   ( 06:37 )
Yaşar Yürek - Şehirde Akşam   ( 03:43 )
Yaşar Yürek - Yazı Yazık Vah Vah   ( 03:00 )

[hide thanked=1]

Yaşar Yürek - Aşk Rüzgarı


Mediafire
Yaşar Yürek - Aşk Rüzgarı

[/hide]

kenankamil

paylaşım için teşekkür ederim eline sağlık

ilahiezgi


diamon63

ALLAH (C.C) Razı Olsun kardeşim.
Paylaşım İçin Teşekkürler
Ellerinize ve  Emeklerinize Sağlık

yalovalı77

EMEĞİNİZE SAĞLIK SAYENİZDE ESKİLERİ HATIRLIYORUM

Yavrum

ALLAH (C.C) Razı Olsun kardeşim.
Paylaşım İçin Teşekkürler
Ellerinize ve  Emeklerinize Sağlık

erten86

Allah (C.c.) Tüm Müslümanlardan Razı Olsun İnşaallah...

kardelen01

ALLAH (C.C) Razı Olsun kardeşim.
Paylaşım İçin Teşekkürler
Ellerinize ve  Emeklerinize Sağlık

hakansen967

DİLİMİN UCUNDA
Dilimin ucunda sevdan var senin
Desem ben yanarım demesem kalbim
Ben de ne gelgitler ne yangınlar var
Buz tutan dağlardan sesler yükselir
Her gece bir baskın yaşar yüreğim
Üstüme her gece ne akınlar var
Yüreğim sıkışır bir terdir basar
Rüzgar açar kapar kapımı benim
Çevremde ne uzak ne yakınlar var
Seninse sevdanı yasakladılar
Seni köşe bucak hep sakladılar
Ülkemde ne cahil ne çılgınlar var

AKLIMA YİNE SEN GELDİN
Bu akşam aklıma yine sen geldin
Dersi bıraktım çalışamadım
Saat 1'e geliyordu Aney,
Yatamadım, uyku gözüme girmedi
Sen bu saatlerde eskiden
Benim beşiğimi sallardın
Uykunu harab ederdin benim için
Ağladığım zaman
Sancılandığım zaman
Kalkardın süt verirdin
Nane kaynatırdın.
Aney, canım aney, Kurban aney
Hayalin önümde şimdi anıt gibi durur
Sen şimdi leğenin başına oturmuş
Hamur yoğuruyorsun
Yarın ekmek yapacaksın akşama kadar
Gözlerin tezek dumanından yaşaracak
Alnında ter bulgur bulgur kabaracak
Sıcak bazlamalar yapacaksın
Ben orda yokum ağlayacaksın...
Ağlama Aney ağlama
Gündür bu nasılsa geçer
İnsan insana tez kavuşur.
Ben sizi hiç unutmadım
Hiç unutmayacağım
Ben okuyorum Aney okuyorum
Mühendis olacağım
Sana yeni yeni "ayze"ler alacağım
Dedim ya okuyorum
Mühendis olacağım.
Mektubunda diyorsun ki
Bu gece çiğ köfte yaptık
Lokmalar boğazımdan geçmedi
Her sofraya oturuşumuzda
Senin yokluğun belli oluyor...
Biliyorum Aney biliyorum
Senin kalbin ipek gibidir
İncedir, yufkadır
Benim yokluğuma dayanamazsın
"Özledim" diyorsun benim için.
Ben de özledim seni ley
Babamı da, bacımı da, kardaşlarımı da
Karayazılı memleketimi de / Hepinizi özledim
Özledim ama gel gör ki kader bu
Elvermiyor, ne yapacaksın...
Rızvaniye'de sela şimdi
Sisleri perde perde dağıtan bir ses
Sonsuzda Allah'a ulaşan bir yankı
Bir ezan sesiyle uyanır insanlar, yorgun geceden
Uyanır herkes
Köyden şehire saman taşıyan
Deve kervanları gelir bu saatte
Çıngırak sesleri geceyle gündüzü birleştirir
Sabah olur, babam erkenden işe gider...
Aney
Evimiz yine o yokuşta mı
Dar sokaklar, taş duvarlar arkasında mı?
Eskisi gibi yıkık dökük mü gene?
Ah! Aney Ah!
İnan unuttum evimizin şeklini
O ev denen köstebek yuvalarını
Kerpiç damları, kuyu suyunu
Sıra gecelerini,
Bağ yatılarını...
Yağmur dualarının anılarını yitirdim.
Hele sen buraya bir gel de gör
Sonsuza uzayan gökdelenleri
Sıra sıra taksileri
Geceleri renk renk ışıkları
Denizde vapurları, balıkçıları
Kızları, erkekleri
İnsan selini...
Ama benim hiç birinde gözüm yok
Ne kızlarında, ne taksilerinde
Ne de gökdelenlerinde
Benim aklım sizde ve memleketimde
Ben okuyorum Aney, okuyacağım,
Göreceksin bak mühendis olacağım...
Bizim orda, "Ezo gelin" türkü türkü uzanır
Düğünlerde davullar vurulur
Zılgıtlar çalınır.
Lorke, Delilo oynanır
Böylesine gitar denen çalgıyla
Sabahlara kadar ye-ye-ye diye bağırmazlar
Değil mi Aney
Aney
Hani yaz geldi mi
Evimizin o küçücük penceresine
Bir çift "Yusuftutan kuşu" konar ya,
Hani asmamız üzüm bağlar, sumaklar sakızlanır
İnsanlar çalışır, harıl harıl kış için
Güneş yandırır o kavruk yüzlerini
Hani sen elinde "sıtıl" suya gidersin
İşte o zaman geleceğim
Bekle beni.
Ah Aney Ah
Daha neler var neler sana yazamadığım
Mektubumu burada bitirirken
Beni büyüten ellerinden
Binlerce kere öperim
Canım Aney, Kurban Aney, Can Aney.

ARZUHAL İÇİN
Gitmişti makama arz-ı hâl için
'Bey' dedi, yutkundu, eğdi başını.
Bir azar yedi ki oldu o biçim..
'Şey' dedi, yutkundu, eğdi başını.
Kapıdan dört büklüm çıktı dışarı
Gözler çakmak çakmak, benzi sapsarı...
Bir baktı konağa alttan yukarı
'Vay' dedi, yutkundu, eğdi başını.
Çekti ayakları kahveye vardı
Açtı tabakasın, sigara sardı
Daldı.. neden sonra garsonu gördü
'Çay' dedi, yutkundu, eğdi başını.
İçmedi, masada unuttu çayı
Kalktı ki garsona vere parayı
Uzattı çakmağı ve sigarayı
'Say' dedi, yutkundu, eğdi başını.
Döndü, gözlerinde bulgur bulgur yaş
Sandım can evime döktüler ateş
Sordum: 'memleketin neresi gardaş? '
'Köy' dedi, yutkundu, eğdi başını.
Yürüdü, kör-topal çıktı şehirden
Ağzına küfürler doldu zehirden
Salladı dilini.. vazgeçti birden,
'Oyyy' dedi, yutkundu, eğdi başını.

BİR TELLİ KAVAK
Bir telli kavak büyürdü,
Daday'ın Çiydere köyünde usuldan usuldan.
Yerin karanlığından azad olmus,
Aydınlık sular yürürdü ayaklarının ucundan.
Kendi halindeydi telli kavak.
Geceleri gökyüzüne bakarak,
Samanyolunu düşünürdü yaprak yaprak.
Başka sey de dilemezdi.
En uzak rüzgârlara kaptırmıştı başını;
Ona konmayan kuşa kuş,
Ona değmeyen rüzgara rüzgar da denmezdi.
Gel zaman git zaman,
Kızını everecekti Çiydereli Halil
Cebindeki yetmezdi.
Bir gece sabaha karşı;
Ver yansın ettiler baltayı ayak bileklerine Telli'nin.
Uyanıverdi ilk vuruştan
Aman,dedi telli kavak;kıyman!
Sular bulandı ayaklarının ucundan,
Yapraklar yalvardı hep bir ağızdan;vurman!
Aman zaman dinler miydi Çiydereli Halil
Kızını everecekti,cebindeki yetmezdi.
Yıkılıverdi telli kavak,
Ortasına gecenin boylu boyuncak.
Oldu mu ya,dedi telli kavak
Böğründe duran baltaya;
Yaşayıp gidiyorduk şunun şurasında.
Kim gönderecek şimdi selamını suların,
Samanyoluna yaprak yaprak?
Ne olacak şimdi rüzgar?
Kuşlar nereye konacak?
Ordan oraya atıldı telli kavak
Elden ele satıldı.
Boynuna dört demir takıldı
Çankırı'ya beş mavzer atımı uzak,
Bir tepenin duldasına cakıldı.
Telefon direği oldu telli kavak.
Vınladı durdu telefon telleri boynunda.
Samanyoluna baktı geceleri.
Suları düşündü ayaklarının ucunda,
Yapraklarını düşündü,
Rüzgarı düşündü avcunda,
Gözleri dolu dolu oldu.
Bir türkü tutturdu en sonunda;
'Telgrafın tellerine kuşlar mı konar
Herkes sevdiğine yârim böyle mi yapar?'

ÇOCUKLAR
Sivas'ta Ulu Camii avlusunda çocuklar
Yalvaran gözlerle etrafa baka baka
Açıyorlar küçük esmer avuçlarını:
-Emmilerim sadaka! Emmilerim sadaka!
Hükümet konağının yanında biri
Bir kemik kalmış bir deri...
'Boya cila yimbeş,boya cila yimbeş' diye ağlıyor
Ve daha fırça bile tutamıyor elleri.
Garipler Pazarı'nda körpe çocuklar
Yorgunluktan güzelim yüzleri al al...
Öldüren bir çığlık dudaklarında:
-Boş hamal!boş hamal!boş hamal!
Nane satan su satan yetim çocuklar
Şarkı söyleyemediler güneşe aya...
Biliyorum ne masal dinlemeye doydular
Ne oyun oynamaya...
Bezirci'de,Yüceyurt'ta Altıntabak'ta...
Çocuklar var incecik yüzleri nurdan
Ama toz toprak içinde elleri ayakları
Oyuncakları çamurdan...
Ve günahkar çocuklar,suçlu çocuklar
Mahkeme salonunda bakarım dizi dizi
Bu suç bizim suçumuz,bu günah bizim
Affedin bizi.
Gökteki yıldızlar kadar sayısız
Ah yurdumun kimsesiz ve yoksul çocukları
Anladım farkınız yok koparılmış başaktan!
Alın bu gözleri benden,alın bu yüreği artık
Utanıyorum yaşamaktan.

EMANET
Hak Nebi'nin dilinde nifak sayılmış emanete ihanet,
Tohum toprağa, yavru yuvaya, yuva anaya emanet
Şak şak olmuş toprak suya,  su buluta emanet
Yusuf kuyuya, Mısır Yusuf'a emanet
Hak Nebi mağaraya, Medine Hak Nebi'ye emanet
İbrahim ateşe, İsmail bıçağa emanet
Ne bıçak ne ateş ne kuyu ne de mağara etmedi ihanet!
Asrın İbrahimleri sana emanet!
Arkadaş gel bir kor gibi yak sineni
Çünkü hepsi Allah'a emanet
İçine doğru derinleş, dibi görünmeyen bir kuyu ol
Sakla Yusufları koynunda, Yusuflar sana emanet
Mağarada yılan olma, güvercin gibi vefalı
Örümcek gibi tehlikelere perdedar ol
Mağara gibi al Muhammedîleri, al yedi genci
Al bütün bir gençliği!
Sümeyra Hak Nebi'yi evlatlarına emanet etti
Sakın ona bir şey olursa eve dönmeyin! dedi
Dönmeden emanete sahip çıkmayacaklarını anlayınca
Vazgeçtiler eve dönmekten
Evlerinden çıkmayanlar neyin emanetçisi acaba?
Bilecik istasyonunda yaşlı ana
Oğlunu cepheye uğurlarken
Oğlum! Babanı Dimetoka'da, dayını Şipka'da
Ağabeyini Çanakkale'de kaybettim
Sen benim son yongamsın
Sen de dönmezsen, ben Allah'a emanetim diyordu
Git! Sen de git, minareler ezansız
Camiler Kur'an'sız kalacaksa sen de git
Ezan, vatan, Kur'an kime emanet?
Cafer-i Tayyar şehit olmuştu
Hak Nebi geldi, yetimlerin başını okşadı ve ağladı
Baş okşayan kim, gözyaşı kime emanet!
Sütçü İmam, iki bacımızın yaşmağını aldılar diye
Maraş'ı kana buladı
Senin şuurun kime, yaşmak kime emanet?
Şair Hazreti Âmine'ye
'Ey Ebva'da yatan ölü!
Bahçende açtı dünyanın en güzel gülü' derken
Bahçe kime, gül kime emanet?
Bilaller, dem tutan bülbüller nerde?
Arkadaş! Gül de bülbül de bağ da bahçıvan da
Ateş içindeki İbrahimler, kuyudaki Yusuflar
Şu gerideki isimsiz kümbet
Şu ilerdeki ıssız mâbet
Unutma! Sakın unutma!
Hepsi sana emanet!

EY TAŞ SENİN
Taş taş değil bağrındır taş senin
Nereni nasıl yaksın söyle bu ateş senin
Bir katılıktır dinamit söker mi yürekleri
Başın bir kez bu kalbe çarpmasın ey taş senin
Kazmayı kayalara değil kalplere vur ey
Ferhat niçindir kırdığın bunca taş senin
Anne seninle bağrın döğer gider mi acı
Hanidir Ferhad'dan aldığın ders taş senin
Sen de mi taşla bir oldun ey sevgili
İşitmez oldun beni kalbin taşdan taş senin
Ölüm sendendir bana nedir taşlamak beni
Bana güldür çiçektir attığın her taş senin
Gözünü dikme taşa işte parça parçadır
Şimşektir bir bakışın dayanır mı taş senin
Deprem değildir dağı ve beni sarsan
Bir bakışın komaz taş üstünde taş senin
Niçin çıktın dağlara evren çöl oldu leyla
Topuğun öpmek için toz oldu dağ taş senin
****
Taş taş değil bağrındır taş senin
Nereni nasıl yaksın söyle bu ateş senin
Ülkendir taş ve beton bu yanlışkent
Her gün bir yanın biraz daha taş senin
Taş alanlarıdır taş insanları taşır bir
Nereye gelsen ey aşk karşında bu taş senin
Uygarlığı taşla taşımak çağlar üzre
Kolların bu denli güçlü müdür senin
Bir taş devridir ama bağışla beni
Niçin bunca geldim üstüne ey taş senin
Bir İbrahim bıçağı ikiye biçer taşı
Sevgili nasıl kırdı kutlu dişin taş senin
Ölüm bir kasırgadır çevirir seni beni
Nedir kucağında kocaman taş senin
****
Bir bir yürürlükten kaldırılıp çürümüş devrimleri
En gürbüz bir devrimi dikmek yerine taş senin
Nereye koysam seni söyle ey yüreğim
Bir gün beni ele verir bu güçlü atış senin

SÜRGÜN
Senin kalbinden sürgün oldum ilkin
Bütün sürgünlüklerim bir bakıma bu sürgünün bir süreği
Bütün törenlerin şölenlerin ayinlerin yortuların dışında
Sana geldim ayaklarına kapanmaya geldim
Af dilemeye geldim affa layık olmasam da
Uzatma dünya sürgünümü benim
Aşkın bu en onulmazından koparıp
Bir tuz bulutu gibi
Savuran yüreğime
Ah uzatma dünya sürgünümü benim
Nice yorulduğum ayakkabılarımdan değil
Ayaklarımdan belli
Lambalar eğri
Aynalar akrep meleği
Zaman çarpılmış atın son hayali
Ev miras değil mirasın hayaleti
Ey gönlümün doğurduğu
Büyüttüğü emzirdiği
Kuş tüyünden
Ve kuş südünden
Geceler ve gündüzlerde
İnsanlığa anıt gibi yükselttiği
Sevgili
En sevgili
Ey sevgili
Uzatma dünya sürgünüm benim
Bütün şiirlerde söylediğim sensin
Suna dedimse sen Leyla dedimse sensin
Seni saklamak için görüntülerinden faydalandım Salome'nin Belkıs'ın
Boşunaydı saklamaya çalışmam öylesine aşikârsın bellisin
Kuşlar uçar senin gönlünü taklit için
Ellerinden devşirir bahar çiçeklerini
Deniz gözlerinden alır sonsuzluğun haberini
Ey gönüllerin en yumuşağı en derini
Sevgili
En sevgili
Ey sevgili
Uzatma dünya sürgünümü benim
Yıllar geçti sapan ölümsüz iz bıraktı toprakta
Yıldızlara uzanıp hep seni sordum gece yarılarında
Çatı katlarında bodrum katlarında
Gölgendi gecemi aydınlatan eşsiz lamba
Hep Kanlıca'da Emirgan'da
Kandilli'nin kurşuni şafaklarında
Seninle söyleşip durdum bir ömrün baharında yazında
şimdi onun birdenbire gelen sonbaharında
Sana geldim ayaklarına kapanmaya geldim
Af dilemeye geldim affa layık olmasam da
Ey çağdaş Kudüs (Meryem)
Ey sırrını gönlünde taşıyan Mısır (Züleyha)
Ey ipeklere yumuşaklık bağışlayan merhametin kalbi
Sevgili
En sevgili
Ey sevgili
Uzatma dünya sürgünümü benim
Reklam
Dağların yıkılışını gördüm bir Venüs bardağında
Köle gibi satıldım pazarlar pazarında
Güneşin sarardığını gördüm Konstantin duvarında
Senin hayallerinle yandım düşlerin civarında
Gölgendi yansıyıp duran bengisu pinarında
Ölüm düsüncesinin beni sardığı şu anda
Verilmemiş hesapların korkusuyla
Sana geldim ayaklarına kapanmaya geldim
Af dilemeye geldim affa layık olmasam da
Sevgili
En sevgili
Ey sevgili
Uzatma dünya sürgünüm benim
Ülkendeki kuşlardan ne haber vardır
Mezarlardan bile yükselen bir bahar vardır
Aşk celladından ne çıkar madem ki yar vardır
Yoktan da vardan da ötede bir Var vardır
Hep suç bende değil beni yakıp yıkan bir nazar vardır
O şarkıya özenip söylenecek mısralar vardır
Sakın kader deme kaderin üstünde bir kader vardır
Ne yapsalar boş göklerden gelen bir karar vardır
Gün batsa ne olur geceyi onaran bir mimar vardır
Yanmışsam külümden yapılan bir hisar vardır
Yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer vardır
Sırların sırrına ermek için sende anahtar vardır
Göğsünde sürgününü geri çağıran bir damar vardır
Senden umut kesmem kalbinde merhamet adlı bir çınar vardır
Sevgili
En sevgili
Ey sevgili

ŞEHİRDE AKŞAM
Bir zamanlar ezanla uyanırmış ahali,
Ne rutubetten şikâyet
Ne ağız dolusu küfür
Ne başucunda nöbeti
Çıngıraklı saatlerin...
Bir zamanlar ezanla uyanılırmış
Güneş doğmazmış üstüne
Uykuda insanoğlunun
Şehrin serin sokakları
Birbiriyle selamlaşan
Güler yüzlü kardeşleri
Muhabbetle karşılarmış.
Bir zamanlar ezanla uyanılırmış
Besmeleyle başlanırmış gündüze
Kepenkler besmeleyle açılır
Besmeleyle kesilirmiş kumaşlar
Kardeşine gönderirmiş müşterisini
Günün ilk işini yapan esnaflar.
Bir zamanlar ezanla uyanılırmış
Bir anda çarşı Pazar
Birbirine dua eden
İnsanlarla dolarmış
Ve kadınlar ilk ağızda
Komşusunun derdi için ağlarmış.
Bir zamanlar ezanla uyanılırmış
Çiftçi işçi esnaf memur
Bir tarağın dişleri gibi eşit
Aynı duvarın taşları gibi kenetlenirmiş
Ne yerli ne yabancı
Kimsenin gurbetlik çekmediği
Şehirler varmış.
Bir zamanlar ezanla uyanılırmış
Evlerden camilere dolarmış mahalleli
İçlerinden en münasip
En akıllı en bilgili
En muttaki olanı geçermiş öne
Birlikte yönelirlermiş evrenin sahibine
Birlikte çözülürmüş cümle sorunlar
Hem de camiin içinde.
Bir zamanlar ezanla uyanılırmış
Bayram namazından sonra
Kucaklaşır helalleşir gülüşür
Kurbanlar keserlermiş Allah yoluna
Yürekler ikram etme yarışında
Böylece bir anda çarparmış...
Bir zamanlar ezanla uyanılan
Şehirler varmış...

YAZIK YAZIK VAH VAH
Öldüğüm gün tabutum yürüyünce
Bende bu dünya derdi var sanma!
Bana ağlama,
"Yazık, yazık!" "Vah, vah!" deme!
Şeytanın tuzağına düşersen vâh vâhın sırası o zamandır.
Yazık yazık asıl o zaman denir.
Cenazemi gördüğün zaman "Elfirak, elfirak!" deme!
Benim buluşmam asıl o zamandır.
Beni mezara koyunca elvedâ demeğe kalkışma!
Mezar cennet topluluğunun perdesidir.
Mezar hapis görünür amma,
Aslında canın hapisten kurtuluşudur.
Batmayı gördün ya, doğmayı da seyret!
Güneşle aya batmadan ne ziyan gelir ki?
Sana batma görünür amma
Aslında o doğmadır, parlamadır.
Yere hangi tohum ekildi de yetişmedi?
Neden insan tohumu için
Bitmeyecek, yetişmeyecek zannına düşüyorsun?
Hangi kova suya salındı da dolu olarak çekilmedi?
Can Yusuf'un kuyuya düşünce niye ağlarsın?
Bu tarafta ağzını yumdun mu, o tarafta aç!
Çünkü artık hay-huy'un, mekânsızlık aleminin boşluğundadır..

TinyPortal 2.2.2 © 2005-2022